Birleşmiş Milletler Ve Devlet Planlama Teşkilatı birlikte hazırladığı “Bin yıl kalkınma hedefleri” raporunda, Türkiye‘de aşırı yoksulluk yok denildi… Raporda aşırı yoksulluk günde bir doların altında geliri olanlar için kullanılıyor… Ve bu durumdakilerin sınırlı sayıda olduğu vurgulanarak, “Türkiye’deki yoksulların küçük bir gelir transferiyle yoksulluktan kurtulabilecekleri” ifade ediliyor.
Aslında DPT Günde bir dolar, yani 1 YTL 35 kuruş geliri olanın nasıl yaşayacağını da açıklasaydı belki o zaman, bir dolarla hayatta kalmanın ve hayatta kalacak kadar yaşamanın yollarını da göstermiş olurdu…
Biz, tarım sektöründen emekli birine, emekli maaşı olarak ödenen ve günde 4.5 Euro tutan bir gelirle, çiftçi emeklisi nasıl geçinecek diye tartışırken, DPT‘nin yoksulluk sınırını bir dolara indirmesi insanın kafasını karıştırıyor…
Aslında Dünya Bankasının da Dünyadaki fakirliği önlemeye soyunması daha da büyük çelişki oluşturmaktadır… Bunun içinde “Fakirliğin önlenmesi makro politikalarla olmuyor… Bu nedenle ülkedeki fakirleri tek tek tespit edelim… Tek tek çözüm arayalım” yaklaşımı boşuna oluşturulmamış… Çünkü gerçekte ülkede 50 milyon fakir varken, DPT ve Dünya bankasının hesabıyla bu yalnızca 500 bin kişiye indirgeniyor…
Öte yandan, tek tek fakir tespit edip, onlara sadaka mı dağıtacağız… Bu gibi bir yaklaşım, “Allah bize versin biz fakire de dağıtırız” demektir…
Bazı siyasi partilerin, seçimlerden önce, halka kömür-ekmek dağıtması da demek ki aynı yaklaşımın bir sonucudur.
Avrupa da iktidara bazen sosyal demokrat partiler, bazen de sağ partiler geliyor… Sosyal demokrat partiler, gelir dağılımını düzeltici politikalar uyguluyor… Sosyal dengeleri kolluyorlar… Böylece gelir dağılımda, önceye göre bir iyileşme oluyor… Zengin ülkeler bizim gibi ülkeler için ise, makro politikalarla bu iş olmuyor… diyorlar…
Yıllardır bütçeden ödenen yüksek borç faizlerini eğitime, sağlığa, altyapıya ayırmış olsaydık şimdi ülkemizde fakir kalır mıydı? İşsizlik tırmanır mıydı?
Banka imtiyazlarını babamızın malı gibi dağıtıp sonrada içleri boşaltılan bu bankaların 50 milyar dolara ulaşan maliyetlerini halkın sırtına yüklemeseydik , şimdi fakir kalır mıydı?
IMF’nin şartlı politikaları ile, son 4.5 yılda 45 milyar dolar cari açık vermeseydik, şimdi fakir kalır mıydı?
Demek ki istenirse gelir dağılımındaki bozulma ve fakirlik makro politikalarla pekala önleniyormuş…
Fakirlik halkın kaderi değil… Yanlış olan halkı kendisine tabi tutmak isteyen ve keseri hep kendine yontan siyasetçiler ile Türkiye’yi kullanmak isteyen ülkelerin pis oyunlarıdır.