ETTE DE MANİPLASYON VAR

Özel sektörde sermaye sahipleri yanlış yapan ve firmayı zarar sokan yöneticileri görevde tutmazlar. Aksi halde firma iflas eder.

 

Devlette yanlış yapan ekonomi yönetimleri bu güne kadar, ben bu işi yanlış yaptım veya yapamadım demedi. Söz gelimi, eğer bir siyasi iktidar 14 yılda 500.5 milyar dolar cari açık vermişse, bu sonucun savunması veya gerekçesi olamaz. Ne var ki ülkenin zarara girmesi, maliyet 80 milyona bölündüğü ve yıkıcı etkileri daha sonra ortaya çıkacağı için kolay anlaşılmıyor.

 

2015 yılına göre 2016 yılında Sığır eti fiyatları yüzde 18.4 ve koyun eti fiyatları ise yüzde 17 oranında artmış. Oysaki 2016 ortalama yıllık TÜFE artışı yüzde 8.17 olmuştu. Yani et fiyatları enflasyonu ikiye katlamış. Demek ki, hükümet, Türkiye’nin tarım ve hayvancılık politikasını yürütememiş, başarısız olmuştur.      

 

 

 

Piyasa ekonomisinde devletin işi, rekabetin önünü açmaktır. Fiyatlara fazla müdahale etmesi kara borsa yaratır. Ne var ki temel tüketim mallarında devletin, tanzim ve müdahale ile fiyatları etkilemesi  toplumsal bir ihtiyaçtan doğmaktadır.

 

Mamafih Avrupa da ete devlet desteği verilmektedir.

 

Kaldı ki Temel gıda maddeleri itibariyle devletin devreye girmesi doğaldır.

 

Her şeyden önce siyasette ve ekonomide, yapılan ne varsa, toplumun ve insanların refahını artırmak için yapılır. Siyasi iktidarların temel hedefleri toplumun refah düzeyini artıracak politikaları uygulamaktır.

 

Aslında piyasa ekonomisinin de temel kuralı, hem üreticinin kârını, hem de tüketicinin faydasını en fazlaya çıkarmaktır. Böyle olursa toplumsal refah artmış olur.

 

Eğer piyasa ekonomisi tarafından görülmeyen sosyal maliyetler varsa veya sosyal yararlar varsa, bunu da devletin görmesi ve bu fayda ve maliyeti içselleştirmesi gerekir. Yâni üretici en yüksek kârı sağlarken, başkasına veya topluma verdiği zararlar varsa, bu zararların karşılığını devlete ödemesi gerekir. Buna karşılık temel gıda ürünleri gibi halkın beslenmesi ve sağlığı, yani bir yerde sosyal fayda varsa, buna da devletin destek vermesi gerekir.

 

Et konusunda biz üç yanlış yaptık…

 

1)Hayvan besleme maliyetinin yüzde 70 lik kısmını yem oluşturur. 2012 öncesi TL aşır değer kazandığı için saman dahil yen ve yem yağmak için kullanılan soya gibi ürünleri içerde üretmek yerine ithal etmeye başladık. Son yıllarda TL aşırı değer kaybedince, ithal yem ve yem haddeleri pahalılaştı. Elbette et fiyatları da arttı.

 

2) İkincisi ve daha önemlisi, Et ve Balık kurumunu özelleştirdik.

Et ve Balık Kurumu 1952 yılında kuruldu. 1990 yılında 35 işyeri vardı.

Kurum sayesinde üretici ve köylü malını uygun fiyatla bu kuruma satıyordu. Tüketici de uygun fiyatla et yiyordu.  Böylece bazı kötü niyetli Aracıların ve stokçuların spekülasyon yapması önleniyordu.

 

1995 yılından 2004 yılına Et ve Balık Kumunun kadar 19 işyeri özelleşti. 5 işyeri devredildi. 3 işyeri kapatıldı.

 

Et balık kurumu, piyasayı tanzim eden kamu altyapı yatırımı niteliğinde idi. Bu ve benzer altyapı kurumlarının özelleştirilmesi, halkın aleyhine oldu.  Mamafih, 2005 yılında da ette fiyat sorunu yaşandı. Et arzında sıkıntı oldu. Hükümet 2006 da bunların bir kısmını yeniden açmak zorunda kaldı. Bu gün var olan et ve süt kurumu sayı ve kapasite olarak yetersizdir.

 

3 )Üçüncüsü, yem ve yem hammaddelerini ekip- biçtiğimiz arazilerde villa yaptık. Tarım arazileri daraldı.

 

Şimdi et ithalatını serbest bırakmakla, sorunu çözmemeyiz. Zira bu defa da aracılar devreye girecektir. Et ithalatını geçici bir dönem için et ve süt kurumu ithal edip, satabilir.

 

Ayrıca, yem ve yem ürünlerine verilen devlet desteğini artırmak gerekir.

 

Bir bakan, Hollanda’nın Konya kadar olduğunu söyledi… Ancak onlar bizden daha akıllı… Çünkü o kadar toprakla dünyayı besliyorlar. Biz de Hollanda’dan et ithal ediyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir