EĞİTİM VE SAĞLIĞI, PİYASA MALI YAPTILAR

Yüksek öğrenimde, lisans, yüksek lisans ve doktorada toplam öğrenci sayısı yaklaşık 2.5 milyondur. Bunun yaklaşık 150 bini yani yüzde 6’sı vakıf üniversitelerinde okumaktadır. İki yıl önce Türkiye’deki vakıf Üniversitesi sayısı 45 idi.
Vakıf Üniversiteleri, Anayasanın 130. maddesine göre devletin gözetim ve denetimine tabidir. Ayrıca Kanunla kuruldukları için bir Kamu kurumudurlar.

AKP iktidarı, geçen ay meclisten geçen tam gün yasasında, vakıf üniversitelerini kapsam dışında tuttu. Bu şartlarda özellikle tıp ve hukuk fakültelerinde tam gün çalışmak istemeyen öğretim üyeleri vakıf üniversitelerine gidecektir. AKP İktidarı ne yaptığını bilmiyor. Bir yandan her şehre bir devlet Üniversitesi kuruldu. Diğer taraftan Devlet Üniversitelerinin rekabet gücü düşürüldü. Üstelik Devlet Üniversitelerinde beş yılını tamamlamış ve birinci derecenin dördüncü kademesinden maaş alan bir profesöre verilen maaş 3.600 liradır. Vakıf üniversiteleri ise bunun en az iki katını veriyor.

Tam gün yasası dışında kaldığı için vakıf üniversitelerine gitmek isteyen öğretim üyesi sayısı artacak ve bu üniversiteler de maaşları düşüreceklerdir. O zaman dışarıya gidecekler artacaktır.
Türkiye’de gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 25’in altına düşmüyor. Gençlerin eğitimi ve uzmanlığı bir maliyet gerektirir. Bu maliyeti toplum vergileriyle karşılıyor. Ancak yetişen gencimiz iş bulamayınca, dışarıya gidiyor. Dışarıda okuyanlar da geri gelmiyor… Bu olaya ’Beyin Göçü’deniliyor… Ve özellikle ABD ve Almanya gibi ülkeler bu yolla bedavadan bu insanları uzman olarak kazanıyor.
Şimdi, aynı iş yoğun olarak profesörler arasında yaşanacaktır.
AKP iktidarı, Devlet Üniversiteleri aleyhine ve Vakıf Üniversitelerine daha çok imkan sağlayan bu yasayı neden çıkardı? Bana göre, eğitimi özelleştirmenin bir ayağı olarak kullanıyor. AKP’nin hedefi sağlık hizmetlerini de özel sektöre bırakmaktır.
Elbette, özel sektör de sağlık hizmeti sunabilecektir. Ne var ki bu hizmetin Anayasanın 56. maddesine göre kamu tarafından planlanması ve denetlenmesi gerekir.

Anayasanın 56. maddesi şöyledir:
“Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”
Anayasanın eğitim ve sağlık hizmetlerine bu şekilde yaklaşmasının temel nedeni, bu iki hizmetin de tüm toplumu ilgilendirmesi nedeniyledir. Başka bir ifade ile eğitim ve sağlık bu hizmetten yararlananlar yanında toplumu da ilgilendiriyor. Eğitilmiş bir kişinin ve sağlıklı bir kişinin verimi de daha yüksek oluyor. Sosyal ilişkiler daha gelişmiş oluyor. Topluma fayda sağlıyor. Bunun içindir ki, bu iki hizmet de yarı kamusal hizmettir. Toplumun geleceğini etkiler. Bu hizmetleri, çeşitli grup ve kişilerin kâr haneleri için kullanmak, ülkeye ve topluma zarar getirmektedir. Hangi örgütlerin hangi grupların ve hangi kişilerin kâr hanesine yazıldığını artık sağır sultan bile duydu.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir