Aşağıdaki paragrafı, Vikipedi ‘den aynen aldım…
‘’Hitler Gençliği, genç erkekleri Nazi ilkelerine göre eğitmek ve yetiştirmek amacıyla Baldur von Schirach‘ın 1922‘de kurduğu bir örgüttür. Örgüt doğrudan Adolf Hitler‘e bağlıydı. Alman gençlerinin yaklaşık %60’ı, Alman gençliğiyle ilgili tüm programları yöneten Baldur von Schirach’ın önderliğindeki Hitler Gençliği içinde örgütlenmiştir. 1 Temmuz 1936’da örgüt bütün genç ari Almanlar’ın katılması mecburi tutulan bir devlet kurumu haline gelmiştir. Örgütün başına daha sonra Arthur Axmann geçmiştir. ‘’
Aşağıdaki sözlerde , Başbakan Erdoğan’ın , partisinin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında yaptığı, ‘’ din Tüccarlığı ‘’ iddialarına karşı verdiği yanıttır ..
“Sayın Kılıçdaroğlu … Sen bizden muhafazakar demokrat partisi kimliği sahibi AK Partiden ateist bir gençlik yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Senin öyle bir amacın olabilir ama bizim böyle bir amacımız yok. Biz muhafazakar ve demokrat, milletinin vatanını değerlerine, ilkelerine tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için varız.”
Her ülkenin bir milli eğitim politikası vardır. Milli eğitim politikalarında temel yaklaşım , vatanın ve milletin değerlerine saygılı gençlik yetiştirmektir. Siyasi iktidarlar değişse de , Milli eğitim politikası değişmez. Bu politikaları değiştiren Hitler rejiminin dünyayı nasıl bir felakete sürüklediğini yine Dünya hep birlikte gördü.
Her parti , kendi düşüncesi doğrultusunda ve kendi gençliğini yetiştirirse, toplumda anarşi doğmaz mı ? Söz gelimi , CHP iktidarında da sosyal demokrat gençlik yetiştirceğim dedi. AKP’ nin yetiştirdiği muhafazakar gençlik ile , CHP’ nin gençliği , iki ayrı gençlik mi olacak ? Yahut , sosyal demokrat olan bir genç , vatanın ve milletin değerlerine sahip çıkmaz mı , demokrat olmaz mı ?
Başbakan ve Kılıçdaroğlu’nun , karşılıklı kısır tartışmaları topluma zarar veriyor. Toplumu rahatsız ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun Başbakana ‘’ Sen dindar değil din tüccarısın” demesi de aslında din istismarıdır. Kaldı ki , böyle bir iddianın inandırıcı olması için , Kılıçdaoğlu’nun , din ve mezhep konusunda sicilinin temiz olması gerekir.
Söz gelimi , CHP üst yönetiminde Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir kadrolaşma yaptığını herkes biliyor. Bu kadrolaşma maalesef bazı mezhepleri ister istemez töhmet altında bırakıyor. Bir CHP Parti Meclisi üyesi ve Ankara Milletvekili ‘’ Tekke ve Zaviyeler açılmalı ‘’ dedi. Bu din istismarı değil
mi ? Kılıçdaroğlu ‘’ statükonun Allahı Ankaradadır ‘’ dedi. Bu tophane ağzı , dine saygısızlık değil mi ? Bir genel başkan yardımcısı , mevcut yasalara rağmen ‘’ Meclise başörtülü milletvekili girebilir ‘’ dedi . Bunlar din istismarı değil mi ?
Eğitim kalkınmada ve sosyal gelişmede vazgeçilmez bir faktördür. Ne yazık ki , Türkiye de eğitim sistemi ters taraftan kesiyor.. Siyasi partilerin öncelikle bu sistemi tartışması gerekir. Muhalefet partilerinin eğitim sisteminde reform tasarıları hazırlamaları gerekiyor.
Söz gelimi , eğitimde fırsat eşitliği kalmadı. Parası olanlar okuyor. Mevzuatta fırsat eşitliği var… Ancak uygulamada yoktur. Üniversitelere , dershanelerde, 5 bin – 10 bin lira verip , sınav stratejisi ve tak-tik alanlar daha kolay giriyor. Vakıf Üniversitelerinde bir yıllık ücret 10 bin lira ile 40 bin lira arasındadır.
ABD’ de de vakıf Üniversiteleri paralıdır. Ancak onlarda kar amacı yoktur. Üstelik gerçek vakıf oldukları için mezunlar destek veriyor. Ayrıca da bu üniversiteler , yetenekli olan ve parası olmayanlara tam burs veriyor. Bizde ise , birkaçı hariç Vakıf Üniversiteleri kar amaçlı çalışıyor.
Türkiye de İmam hatiplere de ihtiyaç var… Ancak kalkınmak için insan gücü planlaması daha önemlidir. İmam hatip liselerini artırmakla eğitimde ve işgücü planlamasında etkinlik sağlayamazsınız.