Merkez Bankası, finans sektöründe ve reel sektörde faaliyet gösteren işletmeler nezdinde anket yapmakta ve makro göstergelerle ilgili beklentileri değerlendirmektedir.
16 Eylülde yapılan anket sonuçlarına göre, 2016 yılı TÜFE beklentisi, bir ay önceki anket döneminde yüzde 8.21 iken, bu ay yüzde 8.07 ‘ye geriledi.
Bu durum Merkez Bankasının bu gün 14’de yapılacak para kurulu toplantısı için faizleri düşürmede elini güçlendirdi. Ancak para kurulu faizleri düşürürken bu kararın muhtemel enflasyonist etkilerini de dikkate almalıdır.
Enflasyon 2009 yılında krizin etkisiyle yüzde 5’ lere kadar geriledi. Ancak krizden çıkışla yeniden artmaya başladı. Aslında, 2004 Nisan ayından beri, 12 yıldır yüzde 8 ile yüzde 10’ lar seviyesinde devam ediyor.
Enflasyon, arz- talep dengesinin bozulması ile oluşan bir süreçtir. Enflasyonu bir defalık vergi artışları veya bazı aylardaki arizi fiyat artışları ile izah etmek yanlıştır. Bu nedenle çekirdek Enflasyonu dikkate almak gereklidir.
Kronik yapı kazanan enflasyonu, mevcut günübirlik politikalarla çözemeyiz. Veya tek başına para politikası ile de çözemeyiz. Enflasyon için önce yapısal sorunları çözmek gerekir.
Ekonomide yapısal sorunlar, tarım-sanayi ve hizmetler dengesinin bozulması, reel sektör finans sektörü dengesinin bozulması, tasarruf yatırım oranı dengelerinin bozulması, Devlet- piyasa dengesinin bozulması ve gelir dağılımının bozulması gibi sorunlardır.
Bu sorunların çözümünün siyasi ve ekonomik ayakları var. Burada yalnızca ekonomik olanları tartışıyorum.
1) Reel sektör – finans sektörü arasındaki dengeyi, yeniden kurmak ve finans sektörünün reel sektörü temsil edebilmesi için sermaye piyasasının ve bankacılık sektörünün yeniden yapılanmasını sağlamak, bu piyasalardaki spekülatif karları ve istismarları önlemek gerekir.
Örneğin bankacılıkta yabancı sermayeye sınır getirilmesi, bankacıların medya kurması ve tüketiciyi yanlış yönlendirmesi önlenmelidir.
2) Kamu malları ve kaynakları etkin kullanılmalıdır. Bu çerçevede,
- Yolsuzluklarla mücadele artırılmalıdır. Zira yolsuzluklar kamuda mal ve hizmet maliyetlerinde verimliliğin düşmesine ve maliyetlerin artmasına neden oluyor.
- Bürokrasi siyasi etkiden kurtarılmalıdır.
- Bütçe kaynakları etkin kullanılmalıdır.
- Devlette, yetki ve sorumlukların yeniden tarif edilmeli ve kamu yönetiminde reform yapılmalıdır.
3) Piyasada rekabetin önü açılmalıdır.
- Darbe teşebbüsü aynı zamanda devletin bir tarikat tarafından nasıl istismar edildiğini de gösterdi. Devlet imtiyazlarının belirli kişilere verilmesi, piyasada haksız rekabet yaratıyor. Piyasa düzenini bozuyor. Bu gibi uygulamalar yasa ile önlenmelidir.
- Doğal tekellerin, kamu altyapı yatırımlarının, blok satış yoluyla, yabancılara ve yerli yandaşlara verilmesi, piyasada haksız rekabet yarattı. Bu tür özelleştirme işlemleri durmalıdır.
- Piyasada birçok sektörde oligopol yapı var. Teşvik ve yönlendirme ile bu oligopol yapılar kaldırılmalıdır.
- Gelir dağılımının bozuk olması, üretimi de etkiliyor. İşletmeler kitlesel üretim yerine, daha lüks ve fakat karlılığı daha yüksek üretime öncelik veriyorlar. Sanayi düşük kapasitede çalışıyor. Bu nedenle üretim maliyetleri artıyor. Gelir dağılımının iyileşmesi için kamuda çalışanların refahını artırmak, çiftçiye ve esnafa destekleri artırmak gerekir.
Kur hareketleri aynı zamanda kırılganlığı artırıyor. MB reel kuruda gözetecek bir yapıya kavuşturulmalıdır.