Enflasyon oranı iki temelde hesap ediliyor… Birisi “Üretici Fiyatları Endeksi”ne göre, diğeri de “Tüketici Fiyatları Endeksi”ne göre…
Bu sene ÜFE oranı daha yüksek çıkıyor. Yani üretim maliyetleri artıyor. Eğer işletmeler artan maliyetleri ürettikleri malların fiyatlarına yansıtırlarsa, TÜFE de artar. Yansıtamazlarsa kendileri zarar eder.
Türkiye’de oligopol piyasa yapısı hakimdir. Bu nedenle firmalar artan maliyetleri perakende fiyatlara daha kolay yansıtıyorlar. Bu şartlarda sonbaharda TÜFE’nin daha çok artması beklenebilir.
Merkez Bankası enflasyonla mücadele için “enflasyon hedeflemesi”ne gitti… Ancak 2006 yılında da, 2007 yılında da yüzde 100 sapma oldu. Bu sapma da enflasyonla mücadeleyi zorlaştırdı.
Finans sektörü aşırı şişti
Aslında MB’nın enflasyon hedeflemesine geçmesi şart değil. Enflasyonla mücadele para, kur ve mali politikalarla sınırlı olursa, enflasyonun köpüğü gidiyor. Ancak kronik bir çekirdek enflasyon devam ediyor. Bu nedenle enflasyonla mücadele genel bir istikrar programı içinde yapılmalıdır. Enflasyon hedeflemesine gidilecekse de yapısal sorunlar çözüldükten sonra gidilmelidir. Aslında yapısal sorunlar çözülürse, enflasyon da çözülür… Yine enflasyon hedeflemesi için, mali disiplinin sağlanmış ve mali piyasaların gelişmiş olması gerekir. Mevzuatla ve uygulama ile mali disiplin sağlanabilir… Ancak mali piyasaların gelişmiş olması, ülkenin gelişmişlik seviyesine bağlıdır. Türkiye’de borsanın bu kadar hareketli olması, mali piyasalar için bir handikaptır. Finans sisteminin istikrârlı olması gerekir… Türkiye’de finans sektörü aşırı şişti. Reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı. Sektörel dengesizlik önemli bir yapısal sorundur.
Yeni bir program gerekiyor
Enflasyonsuz bir ekonomi, istikrarlı bir ekonomidir. Yapılması gereken önce bir istikrar programı hazırlamaktır.
Bu program, dinamik bir yapısal program olmalıdır. Bu programda hedefler:
1) Piyasada oligopol yapıların kırılması, arz-talep dengesinin kurulması açısından önemlidir. Türkiye’de birçok sektörde piyasanın yüzde doksanı birkaç büyük firma tarafından kontrol ediliyor. Tüketiciler rekabetin getireceği avantajlardan yararlanamıyor. Bu şartlar altında çalışan firmalar maliyetleri olduğu gibi fiyatlarına yansıtabiliyorlar. Verimlilik artışına, Ar-ge’ye, maliyet minimizasyonuna ihtiyaç duymuyorlar.
Oligopol piyasaların kırılması için, başta KOBİ’lere ciddi destekler vermek gerekir. Oligopol piyasaların olduğu sektörlerin halka açılmasını teşvik etmek gerekir. Yine bu sektörlerdeki yeni şirketlere ve yeni yatırımlara destek vermek gerekir.
2) Devleti yeniden yapılandırmak gerekir. Kamu harcamalarında verimliliği artırmak gerekir.
Bu nedenle ihale yasasındaki istisnaları kaldırmak gerekir.
Devlet doğal tekeller ve altyapı hizmetlerinden doğan fiyat stratejisine yeniden sahip olmalıdır. Bu yolla devletin kısmen fiyatları kontrol etmesi sağlanmalı ve yine devlet sosyal faydası olan mal ve hizmetleri maliyet altı fiyatla satılabilmelidir.
3) Kurlar enflasyonla mücadelenin tek aracı olmadan çıkarılmalıdır. Bu da ancak “kontrollü kur rejimi” ile mümkün olur. Bu rejimde yüksek faiz şartı da ortadan kalkar. Çünkü bugün enflasyon artmasın diye kur düşük tutuluyor. Düşük kur, cari açığın artmasına neden oluyor. Cari açığın finansmanı için, iç faizler yüksek tutuluyor. İç faizler yüksek dış faizler düşük kalınca, sıcak para girişi oluyor. Ve/veya sıcak para çıkışı engelleniyor. Ayrıca özel sektör bugün olduğu gibi dışarıdan borçlanıyor. Bu yollarla gelen dövizle cari işlemler açığı finanse ediliyor