Basın Toplantısı
5 Haziran 2008
CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Esfender KORKMAZ
CHP Bursa Milletvekili Abdullah ÖZER
A)ENFLASYON
1) Enflasyonda başa döndük. AKP’ nin istikrar politikası iflas etti.
Enflasyonda 4.5 yıl geriye 2003 yılına döndük. TÜFE’ de 2004 yılı nisan ayının, ÜFE ise 2003 yılı Ekim ayının üstüne çıktık.
TABLO: I ) 12 AYLIK ENFLASYON ORANI (YÜZDE)
TÜFE
2004 NİSAN AYI 10.18
2008 MAYIS AYI 10.74
ÜFE
2003 EKİM AYI 16.10
2008 MAYIS AYI 16.53
2) Enflasyon artmaya devam edecek… 2008 TÜFE oranı yüzde 15’ i geçer.
1) Mayıs ayında ÜFE’ nin daha yüksek çıkması, maliyet artışlarını gösteriyor. Bu artışlar önümüzdeki aylarda TÜFE’ ye yansır. Türkiye de talep yapısı elvermiyor olsa da, piyasada oligopol yapı olduğundan, firmalar maliyet artışını tüketicilere yansıtabiliyor.
2) Enflasyon trendi yükselen bir trent şeklinde devam ediyor. Maliyet artışından doğan fiyat artışları, fiyatlar genel düzeyini bir defa artırır. Enflasyon ise sektörel yapıdaki dengesizlikten, arz- talep dengesizliğinden ileri gelen bir süreçtir. Aşağıdaki tablolarda görüleceği üzere, gerek TÜFE ve gerekse ÜFE artış eğilimi içindedir. Trendler bu artışın devam edeceğini gösteriyor.
GRAFİK I) TÜFE’NİN BEŞ YILLIK SEYRİ
GARFİK II ) ÜFE’NİN BEŞ YILLIK SEYRİ
3) Enflasyon MB ve hükümetin öne sürdüğü gibi yalnızca arz şoklarından ileri gelmiyor. Petrol fiyatlarının maliyet artışında etkisi var. Ancak hükümetin ve MB’ nın iddia ettiği oranda değil.
Örneğin ÜFE sepetinde alt sektör olarak Kok kömürü ve rafine edilmiş petrolde, mayıs ayı itibariyle son bir yıldaki artış oranı yüzde 56.6 dır. Ancak Bu alt sektörün genel endeks içindeki payı yüzde 8.5 tir.
Kaldı ki, akaryakıtta vergi payı yüksektir. ÖTV maktu alınıyor. Ayrıca ÖTV ve akaryakıt fiyatı üstünden KDV alınıyor. Yani verginin de vergisi alınıyor.
4) Enflasyondaki artışın en önemli nedeni, AKP hükümetinin ekonomiyi kötü yönetiyor olmasıdır.
2001 yılındaki kısa vadeli ve o zamanki program yöneticisinin deyimi ile ‘’yangın söndürme programı‘’ , enflasyonun 2003 sonuna kadar 2 yılda köpüğünü aldı. AKP iktidarı eğer 2004 başında, bu kısa vadeli politikalar yerine, uzun vadeli, dinamik bir yapısal dönüşüm programı getirebilseydi, enflasyon bugünkü gibi kronik yapı kazanmazdı.
Bu program, reel sektör ile finans sektörü arasındaki denge sağlayacak, Devletin yeniden yapılanmasını içerecek bir program olmalıydı. Bu program YTL’ nin aşırı değer kazanmasını önleyecek ve Ekonominin rekabet gücünü koruyacak bir yeni kur politikası ile desteklenmeliydi.
5) Hükümet şimdiden mali disiplini bozarak bir seçim ekonomisi uygulaması içine girmiştir. Bütçede faiz dışı fazla oranını düşürdü. Hazineden, yardım yaparak KÖYDES gibi kuruluşlar yoluyla da harcamaları artırıyor. Vergi gelirleri ile finanse edilmesi gereken GAP projesi için işsizlik fonundan kaynak kullanıyor. Bütün bunlar mali disiplinin bozulması demektir.
6) MB Enflasyon hedeflemesinde başarısız oldu. 2006 ve 2007 yılı enflasyon hedefinde yüzde 100 sapma oldu. Enflasyon hedeflemesi, iç ve dış piyasalara, kamuoyuna verilen bir taahhüttür. Yüzde 100 sapma, MB ve hükümete olan güveni düşürmüştür. MB ve Hükümet itibar kaybetmiştir. Şimdiye kadar Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler içinde en başarısız ülke Türkiye olmuştur. Hükümet ve MB, Piyasalarda ve kamuoylunda güven kaybına uğramıştır. Bu durum ekonomik istikrar için olumsuz olmuştur.
7) Hükümet ve MB enflasyonda çıpa olarak döviz kurlarını kullandı. Yüksek faiz, sıcak para girişine neden oldu. Döviz arzı arttı. MB yalnızca döviz kurları artınca müdahale etti. Kur düştüğünde etmedi. Sonuçta düşük kur’ u dolaylı yoldan enflasyon için çıpa olarak kullandı.
Örneğin, 2004 yılında Türkiye’ ye 15.9 milyar dolar sıcak para girdi. MB ise yalnızca 5.4 milyar dolar döviz satın aldı. (Aşağıdaki Tablo)
Şimdi kur artışı olduğunda, Ocak- mart arasında olduğu gibi, hemen enflasyona yansıyor.
TABLO: 2 MB NET DÖVİZ ALIMI VE SICAK PARA GİRİŞİ
( MİLYAR DOLAR )
YILI MB NET DÖVİZ ALIMI SICAK PARA GİRİŞİ
2004 5.4 15.9
2006 6.6 7.2
8) MB faizleri yanlış kullandı… MB enflasyonu tutmak için gecelik faizleri artırdığını açıkladı. Yüksek faiz, tüketimin ve toplam talebin daralmasına neden olur. Ancak bu uygulama ekonominin genişleme dönemleri için geçerlidir. Oysa Türkiye de durgunluk var… Zaten özel tüketim harcamalarında bir artış yoktur. Şimdi artan faiz hem bütçe açıklarına neden olacaktır. Bu yolla enflasyonu olumsuz etkileyecektir. Hem de yatırımların durmasına neden olacaktır. Bu yolla iç üretim ve arz daralacaktır.
Öte yandan piyasada oligopol yapı olduğu için firmalar artan faiz maliyetini de perakende fiyatlara yansıtacaktır.
Özetle yüksek faiz bu konjonktürde hem enflasyon için çıpa olamıyacak, hem de durgunluğun artmasına neden olacaktır.
Anlaşılan odur ki, MB sıcak para kaçmasın diye ve 50 milyar dolara ulaşacak cari açığı finanse etmek için faizleri artırdı.
TABLO: 3 BAZI ÜLKELERDE GECELİK FAİZLER
Türkiye 15.75
İzlanda 15.50
Brezilya 11.75
Güney Afrika 11.00
Mısır 9.50
Yeni Zelanda 8.25
Macaristan 8.25
Hindistan 7.75
Çin 7.47
İngiltere 5.00
Kore 5.00
Slovakya 4.25
AB 4.00
Çek Cum. 3.75
Kanada 3.00
İsviçre 2.75
ABD 2.00
Japonya 0.50
9) Hükümet ve MB enflasyonda arz şoklarını söylerken yaptığı zamları hatırlamıyor.
TABLO: 4 AKP ‘NİN ZAM FURYASI
Mal ve hizmet Yapılan Zam Zam Tarihi
95 Oktan Benzin 5 Ykr. 15 Mayıs 2008
97 Oktan Benzin 6 Ykr. 27 Mayıs 2008
İstanbul Şehir içi ulaşım yüzde 4-10 arasıda 2 Haziran 2008
İstanbul Toplu Taşıma yüzde 16-50 arasında ..23 Ekim 2007
İstanbul Ekmek (300gr.) 85 Ykr 5 Haziran 2008
Ekmek (350gr.) 1 YTL 5 Haziran 2008
Doğalgaz İlk zam (Konutlar) % 7.4 Ocak 2008
Doğalgaz (Sanayi) % 6.5 Ocak 2008
Doğalgaz II.zam (Konutlar) % 7.4 1 Haziran 2008
Doğalgaz (Sanayi) % 8.3 1 Haziran 2008
Elektrik (Konut) % 15 Ocak 2008
Elektrik (Sanayi) % 10 Ocak 2008
Su % 15 – %134 kademeli zam…1 Kasım 2007
B) TÜKETİCİ ZOR DURUMDA
Enflasyonun artması, yapılan zamlar ve yüksek faizler Tüketiciyi zora sokmuştur.
1) 2007 yılında hane halk, Bankalara 20 milyar YTL faiz ödemiştir.
Halk ödeme gücünün üstünde borçlanmıştır. Borç harç içinde kalmıştır. Tüketicinin borcu Mayıs sonunda 102.5 milyar YTL’ ye çıkmıştır.
2)2003 yılında kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı 21 bin kişiydi. Bu yılın mart ayında bu sayı 662 bin 117 kişiye ulaştı.
Tüketicilerin kredi kartı kullanmasının bir lüks olarak algılanması yanlıştır. Birçok insan için kredi kartı kullanması, hayatın idamesi için kaçınılmaz bir yoldur.
3) Kredi kartı kullananların ödeme sorunu yaşaması, Bankaların tefeci faizinden daha yüksek faiz alıyor olmasından ileri gelmektedir.
Banka ve Kredi kartlarında, kredi kartı sözleşmesinde yazılı olan akdi faizin ve geç ödendiğinde alınan gecikme faizinin üst sınırını Merkez Bankası belirliyor. Ancak bankaların yüzde 95’i faizleri en üst limitten alıyor.
TABLO 5: BANKA VE KREDİ KARTLARINDA FAİZ ORANI
AYLIK YILLIK BASİT YILLIK BİLEŞİK
AKDİ FAİZ 4.54 54.5 70.3
GECİKME FAİZİ 5.29 63.5 85.6
Yasada, banka ve kredi kartı faizlerinin basit faiz usulüne göre alınacağı hükmü yer almıştır. Ancak tüketici açısından basit faizle ödediği faizin Fırsat maliyetini de bileşik faiz hesabıyla yapmak gerekir.
4) Türkiye ekonomisinin daralmaya başladığı dönemde, banka ve kredi kartları faizlerini düşürmek daha doğrudur. Fahiş faiz yerine makul faiz kredi kartıyla yapılan işlemleri artıracaktır.
5) CHP gurubu, birçok defa banka ve kredi kartlarından alınan tefeci faizine sınır getirmek için Meclise önerge verdi… Sonuç çıkmadı. Şimdi AKP’liler verince bankalar lobi yapmaya başladı.
Kredi kartı faizleri, mevduat faizi artı Türkiye için kabul edilen yüzde 7 ortalama risk oranı kadar reel faiz ilavesiyle tespit edilmelidir. (örneğin yüzde 10 enflasyon varken yüzde 7 reel faiz için artı yüzde 18 nominal faiz vermek gerekir.)
7) Tüketici bu kadar yüksek faizden korktuğu için, tefeciden aylık yüzde 2.6’ dan kredi kartı çektiriyor. Bankalara olan kredi kartı borcunu ödüyor.
8 ) Sonuçta tüketicinin güveni kalmadı. Tüketici güven endeksi nisan ayında yüzde 76.24 ‘e geriledi.
CNBC-E’ nin yaptığı tüketici güven endeksi de 2007 ağustos ayında 105.1 iken nisan ayında 54.46’ya geriledi.
C)PİYASALARIN VE REEL SEKTÖRÜN DE HÜKÜMETE VE PİYASALARA GÜVENİ KALMADI.
MB Mayıs ayı ‘’İktisadi Yönelim Endeksi‘’ sonuçlarına göre Reel sektör güven endeksi, güvensizlik sınırına geldi.
GRAFİK : III
2007 seçimlerinde Reel Sektör Güven Endeksi 100 olan güvensizlik sınırının üstünde idi. Reel sektörün hükümetten beklentileri yüksek idi. Bu nedenle reel sektör güven endeksi, Ağustos 2007 ayında 114.2 idi. Bu güven, hükümetin ekonomiyi günübirlik yönetmesi ve risklerin artması ile giderek düştü. Mayıs ayında, 100.7’ ye gerileyerek güvensizlik sınırına geldi.
GRAFİK IV: REEL SEKTÖR EKONOMİK İSTİKRARI NASIL GÖRÜYOR
Aynı endekse göre reel sektör, ekonomik gidişatın iyi olmadığını söylüyor. Seçimlerde ekonomik istikrar için ümitli olan reel sektör (Temmuz 2007’ de endeks değeri 108), aradan üç ay geçtikten sonra umudunu kaybetmeye başladı. Mayıs 2008 ‘de endeks değeri 69’ a geriledi.
Reel sektörün genel gidişatı kötü görmesi, özel sektör yatırım artışının da durmasına neden oldu.
Ekonomide beklentiler, ekonomik konjonktürü bu beklenti yönünde etkiler. Bu nedenle özel sektör yatırımlarının azalması ve ekonomide bir daralma da kaçınılmaz olacaktır.