ENFLASYON NEREDEN BESLENİYOR? (I)

Enflasyon İstikrarsızlık demektir.  İstikrar sorunu da her şeyden önce siyasi iktidarların, hükümetlerin başarı veya başarısızlığını gösterir.  

AKP iktidarı, Dünya konjonktürünün ve giren spekülatif sermaye ve sıcak paranın desteği ile,  özelleştirme gelirleri ile ve de dış borçlanma ile kaynak sağlandı. Yap-işlet devret modeliyle gelecek yıllarda bütçeyi borçlandırarak, inşaat sektörünü canlandırıldı ve oto yollar yaptırdı.   

Ancak bu kaynaklar sonsuz değildir.  Borçlanmanın da bir sonu vardır.  Bu nedenledir ki yakalanan büyüme oranı düştü. Ayrıca söz konusu kaynaklar etkin ve verimli kullanılmadığı için, yüzde onun altına gerileyen enflasyon yeniden çift haneye yükseldi.  

 

 

 

Elbette istikrar açısından Enflasyon tek sorun değil… İşsizlik arttı. Büyüme yavaşladı… Yatırımlar yapılmıyor… Sabit sermaye yatırımları için gelen Yabancı yatırım sermayesi azaldı… Yüksek kura rağmen ihracatta yeterli artış olmadı… Dış Ticaret açığı ve cari açık devam ediyor… Üretim ithal aramalı ve hammaddeye bağımlılıktan kurtulamadı… Dış borç stoku artmaya devam ediyor… Dış borçları çevirebilmek için devlet malını teminat olarak göstermek zorunda kaldık. Bunun için varlık fonu oluşturduk.  

Siyasi ve sosyal sorunlar da ekonomik istikrarı bozuyor. Terör devam ediyor. İç politikada kamplaşma yaşıyoruz. Suriyelilerin yaratığı sosyal gerilim sorunu var.  Dış politikada yalnız kaldık. Uluslararası kuruluşların, uluslararası sivil toplum örgütlerinin 2017 raporlarında, Türkiye, İnsan hakları ve demokrasi, Hukukun üstünlüğü konularında en fazla geri düşen ülkeler arasında sayılıyor. Ve belki de en önemlisi, popülizm tırmandı. 

Bu sorunlar ekonomik istikrarın altyapısını oluşturuyor. Altyapı sağlam olmadan hangi politika olursa olsun ekonomik istikrar dikiş tutmuyor.  

Enflasyonu artıran ekonomik sorunların başında düşük verimlilik sorunu geliyor.  

Düşük verimliliğin bir nedeni popülizmdir. Popülizm kaynakların yanlış ve verimsiz kullanılması demektir.  

Kamu kaynaklarını popülizm için dağıtan siyasi iktidarlar sonraki seçimler için daha fazla taviz vermek ve daha fazla kamu kaynağı dağıtmak zorundadır.  Sonuçta Türkiye’deki siyasette bir ‘’Popülizm Çıkmazı ‘’ veya  ’Popülizm kısır döngüsü ‘’ içine girmiştir.  Bu yanlışın ne kadar sürdürülebileceği toplumun eğitim ve kültür seviyesine, siyasi bilinç düzeyine bağlıdır.  

Son referandumda popülizm sorunlarını çok tartıştık. Daha az tartıştığımız bir örnek vereyim… Türkiye de 3 – 4 milyon Suriyeli var Bunlar olduğu sürece, ne ekonomik nede sosyal istikrarı sağlayamayız. Suriyelilere devlet bütçesinden vatandaşın vergileri aktarılıyor. Mali sorunlar artıyor. Ayrıca bütün toplum Suriyelilerden tedirgin. 

15 Temmuz darbe teşebbüsünün de etkisi ile Kamu hizmetlerinde aksama oluyor. Kısmen de haklı olarak, bürokratik işlemler ağır yürüyor. Bu durum da kamu hizmetlerinde verimliliği düşürüyor. 

Özel sektörde de yatırımların düşmesine paralel olarak, Ar-Ge çalışmaları yavaşladı…  Eğitim sitemine aşırı müdahale ile modern eğitim geriledi. Teknoloji üretemiyoruz.  

İstikrar sorunu olduğu zamanlarda, Özel sektörde de verimlilik düşüyor

Sermaye –Hasıla katsayısı, bir anlamda dolaylı olarak verimliliği de gösterir.  

Ortalama Sermaye hasıla katsayısı,  bir ekonomide stok olarak sabit sermaye yatırımları (sermaye stoku ) ile o ekonomide elde edilen çıktı(GSYH Olarak )  arasındaki ilişkiyi gösterir. Bir birim çıktı elde edebilmek için kaç birim sabit sermaye yatırımı yapılması gerektiğini gösterir.

Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısı ise, bir birim çıktı artışı elde edebilmek için gerekli olan sabit sermaye stoku artışı arasındaki ilişkidir.

1963 – 1967 arasında bir birim çıktı artışı sağlayabilmek için  2.7 birim yatırım yapılıyordu.  Bu katsayı 1980 öncesi anarşi döneminde ve 1980 darbesi döneminde (1979- 1983 ) 11.6 ‘ya ulaştı. Yani darbe yıllarında 20 yıl öncesine göre aynı birimi elde edebilmek için üç kat daha fazla yatırım yapmak gerekti.

2007-2013 AKP iktidarında da bu katsayı 7.3 ‘e yükselmiş. 2013 sonrasında daha da artmıştır. Zira iç ve dış sorunlar tırmanmıştır. (Aşağıdaki tablo ) 

Ekonomide verimliliğin düşük olması, aynı malı daha pahalı üretmek demektir. Bu da üretim maliyetlerine ve perakende fiyatlara yansımaktadır. 

Yarın devam edecek.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir