Geçen hafta İngiliz Financial Times gazetesinde yayınlanan bir makalede Türkiye’nin büyüme modelinde haddinden fazla yabancı sermayeye bağlı olduğunu ve bunun da endişe verici olduğu yazıldı… FED’in sıkılaştırma kararı bu nedenle ‘’Türkiye de etkili olacak ve Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme yakalaması zor olacak ‘’ denildi.
IMF’nin en son Türkiye raporunda ise , ‘’ Türkiye ekonomisi için temel zorluklar ,yurt içi tasarrufların artırılmasıdır. ‘’ denildi.
İç tasarruf oranı düşük olduğu için, Türkiye yabancı sermayeye bağımlı kaldı. Tasarruf oranı toplam tasarrufların milli gelire oranıdır. Yabancı sermaye hareketleri yavaşlarsa, Türkiye’nin büyüme imkanları daha da düşer. Kaldı ki el parasıyla sürekli büyüme olmaz. Bir yerde kesilir.
Türkiye tasarruf yaratan bir ekonomi iken, yanlış kur politikası nedeniyle içerde üreten bir ekonomi olmaktan çıktı. Ekonomide cari açık ve dış borç nedeniyle risk arttığı için ve spekülasyon daha avantajlı olduğu için özel sektör yatırım yapmıyor. Ayrıca özel sektör elindeki parayla daha karlı olduğu için sermaye piyasası ve finans sektöründe iş yapıyor.
Aşağıdaki tabloda Dünyada ortalama tasarruf oranı yer almıştır. Dünyada ve gelişmekte olan ülkelerde ortalama tasarruf oranı artarken , Türkiye’nin tasarruf oranı 2001 ‘den sonraki dönemde dalgalı kur politikası ve sıcak para işgali sonucu hızlı şekilde düşmüştür.
DÜNYADA ORTALAMA TASARRUF ORANLARI
1990-2001 2008-12
Dünya 22,0 23,4
Gelişmekte olan ülkeler 23,8 33,0
Gelişmekte olan Asya 32.3 44.3
Latin Amerika ve Karayipler 18,4 20,6
Ortadoğu ve Kuzey Afrika 24,0 38,1
Rusya 28,7 27,2
Venezüella 24,8 29,5
Macaristan 19,6 18,9
Brezilya 16,6 17,3
Türkiye 20,8 14,3
Malezya 34,5 34,5
Meksika 22,7 24,1
Kazakistan 16,9 28,8
Kaynak : (Radikal, Fatih Özatay )
Bu güne kadar hükümet tasarruf oranını artırmak için yalnızca bireysel emeklilik sistemini destekledi. Ne var ki , halkın tasarrufu olmayınca , geliri ancak yaşamını devam ettirecek kadar olursa , bireysel emeklilik için nasıl ödeme yapacak ? Gerçekte ise , uygulanmakta olan iktisat politikalarını sil baştan değiştirmek ve Türkiye şartlarına , sosyo-ekonomik şartlara uygun bir politika uygulamak gerekir.
Tasarrufları artırmak ve yatırıma yönlendirmek için, her şeyden önce tasarruf faizleri ile kredi faizleri arasında, makul bir kar marjını içerecek denge kurulmalıdır. Mevduat faiz oranı gibi kredi faiz oranları da yıllık tespit edilmelidir. Aylık faiz, istikrarsız ve değişe bilirliği, oynaklığı yüksek ve spekülatif bir finans piyasası icadıdır. Bu icat tasarrufları ürkütmüştür. Özel yatırımların finansmanını zorlaştırmıştır.
Üretimin artması için , Türk lirasının aşırı değeri törpülenmelidir. TL’nin değerli olması nedeniyle İthalat mallarına talep yüksektir.
Devlet öncülüğünde geri kalmış bölgelere yatırım yapılmalı istihdam imkanları yaratılmalıdır. Bütçeden siyasi amaçlı yapılan doğrudan para yardımları ile işsizlik sigortası fonunda mevcut kaynaklar, bu yatırımlar için geçici olarak verilebilir. Çalışanların ücretlerinden kesinti yapılıp karşılığında hisse senedi dağıtılabilir. Zaman içinde bu işletmeler çalışanların mülkiyetine geçmiş ve işsizlik sigortası fonundan kullanılan kaynaklar da geri dönmüş olur.
Türkiye de halen kayıt dışı yoldan yurt dışına kaynak çıkışı oluyor. Bu da iç tasarruf oranını düşürüyor. Kayıt dışı kaynak çıkışını önlemek için, yer altı ekonomisini önlemek gerekir. Ayrıca iç siyasi güveni oluşturmak gerekir.
Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Kısa vadeli sermaye hareketlerini(sıcak para ) kontrol etmek ve yatırımlara yönlendirmek gerekir. Zira sıcak para kırılganlığı artırdığı için, girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor.