ABD cari açığı bizim on katımız… Ancak ABD milli geliri de bizim 20 katımız… Üstelik ABD cari açığını dolarla kapatıyor. Çin’in, Japonya’nın döviz rezervlerinin bir kısmı ABD hazine bonosuna gidiyor.
ABD’nin cari açığı hem yüksek, hem de dünya ekonomik düzenini de etkiliyor… Bu nedenle herkes tartışıyor.
Türkiye’de bu sene cari açık 45 milyar dolara çıkıyor… Kimse tartışmıyor… Bugünkü düzenden, ithalata dayalı büyümeden pay alanlar bile, cari açığın sonu ne olacak diye soruyor. Siyasi iktidar, medya, yanlışları tartışmıyor… Gündeme de getirmiyor… Çünkü cari açığın etkileri gecikmeli ortaya çıkar. Bugün için kimse olayın farkına varmaz. Gerçekte ise uzun vadede cari açık toplumun geleceğine konulmuş bir dinamittir. Başka bir ifade ile cari açığın ekonomiye ve topluma getirdiği maliyetler görünmeyen ve fakat yıkıcı sonuçları olan maliyetlerdir.
1) Cari açık bir ülkenin kazandığı dövizlerle kaybettiği dövizler arasında ortaya çıkan farktır. Yani bir ülke için bu kayıp, kan kaybıdır.
2) Cari açık, düşük kurun getirdiği bir sonuçtur. Düşük kur ithalatı ucuzlatıyor. İhracatta rekabet gücümüzü zayıflatıyor. Sonuçta ithalat, ihracattan daha hızlı arttığı için dış ticaret açığı artıyor. Bu açığın bir kısmı turizm geliri gibi gelirlerle karşılanıyor. Böylece turizm gelirimizi de dış ticaret açığımızı kapamak için kullanmış oluyoruz.
3) Cari açığın maliyetini toplum karşılıyor. Cari açığın finansmanı sıcak para, dış borç veya varlık satışları ile kapatılıyor. Sonuçta kırılganlık artıyor. Dış borç için dışarıya faiz çıkıyor. Ödendiğinde de kaynak çıkışı olacak ve ekonomide büyüme oranı olumsuz etkilenmiş olacaktır.
4)Yabancılara yapılan özelleştirme gelirleri ile de yatırım yapılmıyor. Açıklar kapatılıyor. Özel sektörün satılan işletmeleri yerine de aynı özel sektör yeni yatırım yapmıyor. Bu paraların çoğu yurt dışında tutuluyor. Türkiye’ye sıcak para olarak giriyor. Sermaye piyasasında işlem yapan fonların kime ait olduğunu tespit etmek imkânsızdır.
5) Cari açık gelir dağılımını bozuyor… Fakirden zengine gelir transferine neden oluyor.
Bu transfer düşük kur yoluyla oluyor… Sistem şöyle çalışıyor:
Kur üzerinde sıcak para baskısı olmasaydı, basit olarak örneğin dolar, dışarıdaki değer değişikliği ile bizim içerideki enflasyon oranı kadar artacaktı. Yani MB reel kur endeksine göre bugün bir doların iki TL dolayında olması gerekirdi.
Şimdi bir Mercedes alan, bu araba için yaklaşık 100 bin dolar ödemektedir. 100 bin dolar karşılığı, 1.5 kur hesabıyla 150 bin TL ödemektedir. Oysa kur gerçek değerinde olsaydı bu araba için 200 bin TL ödeyecekti. Arada 50 bin TL fark var. Bu farkın bir kısmı devletin vergisidir. Bir kısmı ise cari açık olarak ortaya çıkıyor. Cari açığın finansmanı sıcak para, dış borç veya varlık satışının maliyetini tüm toplum çekiyor. Halk vergilerle bu maliyetleri finanse ediyor.
Bu demektir ki, yalnızca düşük kur politikası nedeniyle halktan ithal araba kullananlara bir gelir transferi oluyor.
Siyasi iktidar neden düşük kur peşinde koşuyor… Çünkü düşük kur suni bir rahatlık oluşturuyor. Ancak kalıcı olmayacağı ve sürdürülemeyeceği de çok açıktır.
6) Cari açık eğer doğrudan yabancı yatırım sermayesi ile finanse edilmiş olsaydı, zararları asgariye inmiş olurdu. Hatta yararlı da olurdu. Yabancı sermayenin yeni yatırım yapması istihdam yaratacaktı. Teknoloji gelecekti. Verimlilik artacaktı.
Oysaki şimdi sıcak para var diye doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Gelen doğrudan yabancı sermaye, hazır ve kârlı işletmeleri alan sermayedir. Bu sermaye hemen kâr transfer edeceğinden cari açığı artıracaktır.