Dünya krizini yaratan finansal sorunlar henüz bitmedi. Dünya finans piyasalarında kırılganlık devam ediyor. Borsalar yine balon yaptı. Bu nedenle yeni bir kriz olasılığından söz ediliyor. Bu anlamda gelişmiş ülkelerde daha fazla sıkıntı var.
Dış borç listesinde gelişmiş ülkeler başı çekiyor. Ancak asıl borç yükünü bir ülkenin ödeme kapasitesine göre değerlendirmek gerekir. Gelişmekte olan ülkelerin dış borç ödeme kapasitesi daha düşüktür. Gerek dünyanın ve gerek bizim, bu aşırı kırılganlığı ve makro göstergeler arasındaki dengesizliği, işsizliği ve sermaye piyasasındaki balonu kazasız- belasız atlatmamız mümkün değil.
Biz bu aşamada, 2001 yılından beri 9 yıldır sürdürdüğümüz mevcut politikaları bırakıp bugünkü konjonktüre ve Türkiye şartlarına özgün politikalar üretmeliyiz.
1) ’’İktisadi Büyüme “ yerine, eğitim düzeyinde, sağlık imkanlarında, kültürel yapıda gelişmeleri ve kişiler ve bölgeler arası gelir dağılımında iyileşmeyi de içeren ” İktisadi gelişme’’yi gösterge olarak almalıyız.
2) İstikrar politika araçlarını da, IMF reçetelerine bağlı araçlar değil kendimize özgün araçlar olarak geliştirmeliyiz.
Örneğin, dalgalı kur sistemini değiştirmeliyiz.
* Dalgalı kur sisteminin çalışması için TL faizi ile döviz faizinin aynı düzeyde olması gerekir. Aksi takdirde sıcak para girişi önlenemez. Sistem çalışmaz. Türkiye’de TL faizini daha fazla ve dünya reel faiz düzeyine düşürmek mümkün değil. Düşürülürse sıcak para çıkar. Yine ülke riski düşmeden faiz düşmez.
* Dalgalı kur sisteminin çalışması için dolarizasyonun önlenmesi gerekir. Döviz mevduatı 120 milyar dolar düzeyindedir. Bu hem kur artışını önlüyor, hem de elinde döviz tutanların, aynı zamanda devalüasyon beklentisi olduğunu da gösteriyor. Dolarizasyon varken, dalgalı kur sistemi döviz arz ve talebini düzenleyemez. Kurlar artarsa elinde döviz tutanlar satar ve kur yeniden düşük kalır. Yani dolarizasyon varsa dalgalı kur sistemi çalışmaz.
* Türkiye’de vadeli döviz işlemleri piyasası, döviz fiyatlarının oluşmasına yardımcı oluyor. Kurlarda hızlı iniş ve çıkışı önlüyor. Türkiye’de vadeli döviz işlemleri piyasası oluşmadı.
Bu şartlarda, Türkiye’yi ithalata bağlı büyümeden kurtarmak ve işsizliği azaltmak için tek yol ve doğrusu, piyasa şartlarını ve halkın beklentilerini dikkate alan “Kontrollü kur sistemi” dir.
Bir başka örnek, faiz dışı fazla uygulamasıdır. Bu uygulama kamu kesiminde mali disiplin sorununu çözmüyor.
* İç ve dış borç anapara ödemeleri ve yeni borçlanma bütçe dışında kaldığı için faiz dışı bütçe fazlası borç stokunu kontrol edemiyor. Borçlanmak hazinenin nakit ihtiyacına göre yapılıyor.
* Geçmişte özelleştirme gelirlerinden bir kısmı örneğin yalnızca TELEKOM bütçeye gelir kaydedildi. Diğerleri hazinede fon hesabında tutuldu. Bu fondan KÖYDES ve AKP’li belediyelere kaynak aktarıldı. Buna karşılık bazı belediyeler uzun vadeli borçlandırıldı. Merkezî devlet bütçeden yapması gereken hizmetlerin bir kısmını bu belediyelere yaptırıyor.
* Bu şartlarda faiz dışı bütçe fazla uygulamasını kaldırıp, yerine mali disiplini sağlamak için “en az açık uygulaması”nı getirmeliyiz.