EKONOMİ YÖNETİMİ NE YAPTIĞINI BİLMİYOR (II)

Dün devlet bakanının istikrarlı büyüme iddiası için ,” çeyrek dönemler  ve bazı sektörler itibariyle bakarsak üç yıldaki büyümenin zig-zaglı olduğunu görürüz” demiştim.

Bakanın “güçlü büyüme performansı” sunumunda ,1993-2002 yılları ortalama büyüme oranı ile son üç yılın büyüme oranları karşılaştırılmış…Yani Bakan elmayla armudu karıştırmış..

1993-2002 yılları iki kriz barındırıyor…Bu nedenle ortalama büyüme elbette düşük çıkacaktır.. Doğru olan,2001 krizinden sonraki dönemi karşılaştırmaktır..Zira AKP’ nin takip etmekte olduğu  ekonomik program aynı programdır..Böyle yapılırsa, 2002 yılındaki büyümenin AKP dönemindeki ortalama büyüme üstünde olduğu görülür.. ( 2002= yüzde7.9 ve 3 yıllık ortalama yüzde7.1)  

Bakan “Beklentilerin kötüleştiği,morallerin bozulduğu bir ortamda hem yatırım,hem tüketim geriler..Ekonomi zarar görür diyor..Kendi hükümetlerinin bu güveni getirdiğini sık –sık vurguluyor.

Ekonomik istikrar için beklentiler önemlidir..Bu açıdan AKP iktidarı tek parti istikrar şansına sahiptir..Ayrıca krizden sonra,olumlu beklentiler iç dinamikleri de olumlu etkiler.Yatırım ortamının oluşturulmasını sağlar…Ancak beklentilerle ilgili iki çekince var..

Bir..Beklentiler reel sektörü bir yere kadar sürükler.. Örneğin aşırı değerlenmiş lira nedeniyle rekabet gücümüzün azalmasını, bu nedenle ortaya çıkmış olan  ihracatta ve özellikle de  tekstil sektöründeki  sorunları çözmekte yine Ekonomideki riskler ,örneğin cari açık ve kısa vadeli dış borç hacmini daraltmakla beklentiler etkili olmaz.

İki.. Olumlu beklentiler için her şeyi toz-pembe göstermenin maliyeti,dönüp dolaşıp halkın sırtına biniyor.Panik olmasın diye “”kuş gribini” saklamanın cezasını fakir fukara canıyla ödüyor.

Öte yandan , beklentiler ve güven’in en önemli göstergesi , Türkiye ye gelen ve sıfırdan yatırım yapan doğrudan yabancı yatırım sermayesidir..

Bakan, yabancı sermaye girişi içinde , yine 1993- 2002 yılları ortalaması ile , son üç yılı karşılaştırıyor.. Ayrıca ,2005 yılında ocak- ekim döneminde gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesini 5 milyar dolar şeklinde gösteriyor..Yıl sonunda 6 milyar doları aşacağını açıklıyor..

1)     Başında Bulunduğu hazine müsteşarlığı Web sitesine göre  , bu sene ocak – Eylül arasında fiilen  doğrudan yabancı yatırım net sermaye girişi 2.758 milyon dolar olmuştur.. Ayrıca 948 milyon dolarlıkta gayrimenkul alımı için yabancı sermaye girmiştir..

2)     Maalesef Hazine özelleştirme gibi hazır ve karlı yatırımları satın almak için gelen yabancı sermayeyi de , doğrudan net yabancı yatırım sermayesi olarak görüyor.. Bu gibi fırsatları değerlendiren sermaye , sıfırdan yeni yatırım yapan, elini taşın altına koyan ve istihdam yaratan sermaye değildir..

      Kaldı ki Devletin elindeki tekeller satıldıktan sonra ,    hazinenin anladığı anlamda  yabancı yatırım  sermayesi  de kesilecektir.. 

                Dahası da , bu tür fırsatçı sermaye getirdiğini birkaç yılda geri götürüyor.. Ondan sonra toplum bu sermayenin kar transferi  için çalışıyor.. AKP iktidarında kar transferi arttı.

        

      YABANCILARIN TÜRKİYE ‘DEN

       YAPTIKLARI KAR TRANSFERİ

       

       Yıllar            Milyon dolar                  

       

       2001                 309

       2002                 382

       2003                 608

       2004              1.040

       2005              1.026

 

3)     Yabancı yatırım sermayesi olarak görünen bir kısım sermaye de , Türkiye de mevcut yabancı sermaye yatırımlarının ortaklarından aldığı borçlar veya yaptıkları yenileme ve ilave yatırımlar nedeniyledir..

4)     Bakanın , GSMH’ya oran olarak daha fazla cari açık veriyor diye örnek gösterdiği , piyasa ekonomisine yeni geçmiş ülkeler , Türkiye’nin en az 3- 5 katı kadar yabancı yatırım sermayesi çekiyor.  

 

Özetle , Türkiye ye , doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor.. Yerine sıcak para ve spekülatif kar peşinde koşan kısa vadeli sermaye geliyor.. Zaten sıcak paranın gittiği ülkeye uzun dönem kalacak ve bu nedenle risk alacak  ciddi yatırım sermayesi gitmez.. Bu durum Bakanın sık –sık vurguladığı güven ve yatırım ortamının  gerçekte olmadığını gösteriyor.

( yarın devam edecek )

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir