Merkez Bankasının iş çevrelerinde yaptığı Aralık ayı beklenti anketi,
2017 yılı için de umut vermiyor. Eğer siyasi alanda bir mucize olmazsa 2017 yılı da kayıp yıl olacağa benziyor. Siyasi alanda diyorum, çünkü artık ekonomik istikrar tamamıyla siyasi sorunlara bağımlı oldu ve bu nedenle de teşvik , kredi gibi ekonomik önlemler fayda vermiyor.
Kaldı ki iktisadi göstergeleri , istatistikleri de kullanarak tahminlerde bulunmak ta artık mümkün değil , zira Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK ) güvenirliğini kaybetti.
İktisatçının aletleri istatistiklerdir. İstatistikler ise hem hazırlanmaları aşamasında , hem de yorumlarında , kötü niyetliler tarafından istismar edilebilirler. Bunun içindir ki , bizden önceki nesilde iktisat Fakültesini Alman Hocalarla birlikte kuran Rahmetli Ömer Celal Sarç , İstatistik’i tarif ederken , Yalan … Kuyruklu yalan … İstatistiki Yalan … diye espri yaparmış.
GSYH hesapları TÜİK tarafında revize edilinceye kadar , istatistiklerin yanlış olabileceğini düşünmüyorduk. Maalesef TÜİK’in geriye dönük GSYH tahminlerini revize ederken büyüme oranını yarı yarıya artırdığı yıllar var. Söz gelimi 2013 yılı için ilan ettiği ve bu güne kadar herkesin kullandığı yüzde 4 büyüme oranını revize ederek yüzde 8.5’ e çıkardı. Demek ki TÜİK tahmininde yüzde 120 yanılmış. Bu yanılma sistem değiştirmekten dolayı olamaz. Zira yeni sistemi hazırlayanlar yüzde beşten daha farklı sonuçlar çıkaracak bir sistem düzenlemezler … Ayrıca referans alınan sistem nedeniyle AB ülkelerinde GSYH hesaplarında böyle bir revizyon farklılığı görülmedi.
Merkez Bankasının, beklenti anketine göre, dördüncü çeyreği açıklanmayan 2016 büyüme oranı yüzde 2.6 ve 2017 büyüme oranı da yüzde 3.2 olacaktır.
Gelir artışını ve refah ölçüsünü fert başına GSYH büyüme gösterir. Bu şartlarda 2017 fert başına GSYH büyüme yüzde 2 olacaktır.
Ekonomide toplam talebin daralması ve düşük büyüme uzun süre devam etmiyor. Zira ekonominin iç dinamikleri harekete geçiyor. Söz gelimim tüketici satın ihtiyacını çok fazla uzatmıyor. Yeni ihtiyaçlarını uzun süre bekletmiyor. Yatırım eğilimi , bazen durgunluk yıllarında artabiliyor. Yatırım yapanlar durgunlukta maliyetlerin daha düşük olmasını kullanmak istiyor. Ayrıca canlanma dönemi için yatırımının hazır olacağını hesap ediyor. Ne var ki , siyasi sorunlar tüketiciyi ve yatırımcıyı farklı kanalize ediyorlar. Yatırımcı Eğer siyasi ve sosyal sorunların devam edeceğine inanırsa , yatırımını başka bir ülkede yapıyor. Yada yatırım yapmaktan vazgeçiyor.
Beklenti anketlerinde , 2017 gösterge faizi yüzde 8.50 olarak bekleniyor. TÜFE’ ‘de beklendiği gibi yüzde 8.04 olursa , reel faiz çok düşük demektir.
Reel faiz ‘in çok düşük veya eksi olduğu dönemlerde , yatırımların cazibesi artar. Tasarruf sahibi parasını enflasyona eritmek istemez ve getirisi daha yüksek bir yatırım yapar. Ne var ki , siyasi ortam elverişli değilse , tasarruflar güven yoksa ölü yatırımlara , dövize ve gayrimenkule yatar.
Sonuç : Siyasette , belirsizliği artıran başkanlık yolunu kapatmak ve yeni yollar ve yöntemler denemek zorundayız .