Dünyada ve Türkiye de Yoksulluğun Dinamikleri

Küreselleşme ve siyasi popülizm bütün Dünyada yoksulluğu artıran iki temel faktör oldu. Şimdi birde bunlara Pandemi eklendi. 

Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu 2019 Aralık raporuna göre;  21. yüzyılda yaşam standartlarında büyük ilerleme sağlamasına rağmen  Dünya’da  aşırı gelir yoksulluğu içinde yaşayan 600 milyon insan bulunuyor.

Bu 600 milyon Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’ne göre hesaplandığında 1.3 milyara çıkıyor. Çok boyutlu yoksulluk endeksi , kültür ve eğitim gibi konulara ulaşma olanaklarını da kapsamaktadır. Düşük insani gelişme sahibi ülkelerde Tüm eğitim düzeylerinde de boşluklar mevcuttur.  Yaklaşık 262 milyon çocuk ilk veya orta okula gitmiyor ve 5.4 milyon çocuk beş yaşına kadar yaşamıyor.

Bazı ülkelerin nerdeyse tamamı yoksuldur. Söz gelimi rapora göre Uganda’nın Karamga  bölgesinde yoksulluk oranı yüzde 96.3 , Güney Sudanda 91.9 , yemende yüzde 47,7 ve Haiti de yüzde 41.3’tü 

Pandemi küresel daralmaya neden oldu. İşsiz sayısı riskli boyutlara ulaştı. Söz gelimi ABD işsizliği çözmüştü. Ancak Pandemi ile  ülkede 39 milyon kişiyi işsiz kaldı. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell işsizlik oranının Haziran ayında yüzde 20-25’i bulabileceğini tahmin ediyor. Türkiye de fiili işsiz sayısı 7,7 milyon ve fiili işsizlik oranı da 22,8 dir.

2020 eksi büyüme oranları ve işsizlik Dünyada yoksulluğu daha da artıracaktır. (Aşağıdaki tablo)

Yoksulluk hükümetlerin çözmesi gerekli problemler arasında ilk sırada olmalıdır.  Gerekli politikalar; ekonomik büyüme, insana yatırım yapmak, katılım ve çevre ve sosyal politikalardır. Ayrıca uluslar arası ekonomik istikrar, yatırımların teşviki, eşitsizliğin azaltılması ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi yoksulluğu azaltmada kullanılabilecek politikalardandır.

Ne var ki aynı zamanda Küresel insani gelişme endekslerinde geri kalmış ve yoksulluğun devam ettiği toplumlarda ; siyasi popülizm, siyasi ayırımcılık, dışlama, sosyal norm ve değerler, önyargı ve hoşgörüsüzlük, bu politikaların önünde engeldir. Kaldı ki Siyasi Popülizm, her dönemde insanlığın istismar sorunu olmuştur.

Bir yandan Dünya yoksullukla mücadele ederken, insani gelişme için çalışırken, öte yandan bu mücadeleye taş koyan karşı safta yer alan Popülist siyasetçiler var. Popülistler siyasi gelecekleri için her türlü  insani gelişme ve yoksullukla mücadelenin yanında değil, karşısında yer alırlar.

Ağırlıklı olarak Orta doğuda, Rusya ve müttefiklerinde, bazı Güney Amerika ülkelerinde, Siyasi despotlar, diktatörler, Krallar ve Emirler, insani gelişmenin ve yoksulluğun karşısında  yer aldılar. Çünkü  aynı diktatörler ve  Krallar, insanları önce yoksul bırakmak, sonra onlara karın tokluğuna  halkın bütçesinden para dağıtmak  ve böylece siyaseten  bağımlı partizanlar ve biatçılar yaratmak üstüne bir düzen kurmuşlardır. 

İran’da petrol gelirleri mezhep savaşları için harcanıyor. Mollalar arasında bölüşülüyor. Halka da ayda 40 riyal dağıtılıyor. Venezuela da Maduro, partizanlara para dağıtıyor ve bu yolla halkın  üçte birini yanında tutuyor. Eğer, böyle yapan idareler, para dağıtmak yerine aynı para ile yatırım yaparak iş dağıtmış olsalardı, insanlar daha bağımsız ve özgüven sahibi olacaktı ve bağımsız düşünmeye başlayacaklardı. Siyasi tercihlerinde de bağımsız olacaklardı.

İnsanların yoksulluğunu, inanmışları, biat kültürünü kullanarak iktidarda  kalan siyasiler, sonunda kaybetmeye mahkumdurlar. Her şeyden önce popülizm yolunda yapılan harcamalar verimsiz harcamalardır. Kaynakların çarçur edilmesi demektir. Hangi ülke olursa olsun sonunda GSYH da büyüme düşecek ve bu defa herkes yoksullaşacaktır.

Sonuç olarak; siyasette yoksul bırakma stratejisi  ile insanlar yoksul kalmaya zorlandı. Önce küreselleşme , şimdi de pandeminin oluşturduğu altyapıda Yoksul ve çaresiz insanların siyasi istismarı daha kolay oluyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir