DÜNYA NEREYE? BİZ NEREYE?

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre gelişmekte olan piyasalara portföy yatırımı olarak yabancı sermaye akışı Haziran ayında 13,3 milyar dolar iken Temmuz ayında yüzde 88 oranında artarak 25 milyar dolara çıktı.

 Bizde de darbe teşebbüsü nedeniyle, henüz rakamları bilmiyoruz ve fakat yabancı sermaye çıkışı oldu.  

Temmuz ayındaki bu 25 milyar dolar yabancı sermaye hareketini 19.1 milyar doları gelişmekte olan Asya ülkelerine, 8.7 milyar doları ise Latin Amerika ülkelerine gitti. Gelişmekte olan Doğu Avrupa, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden ise yabancı sermaye çıkışı oldu.  

2001 krizinden sonra Türkiye sermaye hareketlerini tamamıyla serbest bıraktı. Geldiğimiz bu günkü durumda, sanayide ithal girdi payının yüzde 50’nin üstüne çıkması ve bir sonuç olarak cari açığın sürmesi, yine Dış borç stokunun artması nedeniyle artık yabancı sermaye girişine mutlak ihtiyacımız var.   

 

 

Ekonominin yumuşak karnı da yabancı yatırım sermayesidir. Turizm gelirlerinin düşmesi ve yabancı sermaye çıkışı bu gün için ekonomi açısından en önemli iki sorundur. 

Yapılması gereken sıcak para şeklindeki yabancı sermayenin, fiziki yatırımlara yönelmesini teşvik etmektir. Bunun için de siyaset üstü düşünmek ve kararlar almak gerekir. Sermeye hareketlerini kısıtlamadan spekülatif yabancı sermayenin kontrol edilmesi, buna karşılık doğrudan fiziki yatırım sermayesinin teşvik edilmesi gerekir.  

Yabancı sermayeli yatırımların teşvik edilmesinin bir gerekçesi, teknoloji getirmesidir. Oysaki TÜİK’ in yayınladığı Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri, ileri teknoloji getiren yabancı sermaye oranının çok düşük yüzde 4.4 düzeyinde olduğunu gösteriyor. (Aşağıdaki tablo) 

 

Yabancı sermaye sıfırdan yatırım yaparsa teknoloji getiriyor. Karlı ve kurulu işletmeleri satın alan yabancı sermaye, teknoloji getirmiyor, ilave istihdam yaratmıyor ve ilave katma değer yaratmıyor.  

Bu nedenledir ki, Türkiye de faaliyet gösteren yabancı yatırım sermayesi Toptan ve perakende ticaret sektörünün yüzde 21.5’ini ve yine kritik bir sektör olan bilgi ve iletişim sektörünün yüzde 41.7’sini kontrol ediyor.  

Üretim değerine göre, 2014 yılında, sanayi ve hizmet sektöründe yabancı kontrol oranı yüzde 13.8’dir. İmalat sanayiinde tütün ürünleri tamamıyla yabancı kontrolündedir. Bu sektörde yabancı kontrol oranı yüzde 89.6’dır.(Aşağıdaki tablo )  

Maalesef TÜİK Bankacılıkta yabancı kontrol rakamlarını vermiyor. Ancak bankacılık sektöründe de yabancı kontrolünün yüzde 50’ye ulaştığı biliniyor.

Yabancı sermaye hareketleri Türkiye için ne kadar gerekli ise, bankaların yabancı kontrolünden çıkarılması da o kadar gereklidir.  Zira ekonomik krizler de yabancı bankaların dışarıya döviz transfer etmesi, krizi derinleştirir. 

Sonuç: Türkiye yabancı sermaye politikasını değiştirmeli: 

1)    Bankacılık başta olmak üzere, kritik sektörlerde yabancı kontrolüne sınır getirilmelidir.

2)    Sıcak para ve spekülatif yabancı sermaye için yüzde bir oranında Merkez Bankasına karşılık yatırması şartı konulmalıdır. Ayrıca Spekülatif yabancı sermayenin ve sıcak paranın fiziki yatırımlara yönlendirilmesi teşvik edilmelidir.

3)    Fiziki yatırımlar içinde de ileri teknoloji getiren yabancı sermaye daha fazla teşvik edilmelidir.

4)    Özelleştirilen devlet altyapı kurumlarının yabancı sermayeye blok satışı yapılmamalı, bu özelleştirmeler halka açılmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir