İstanbul’un dününü ve bu gününü karşılaştırmak, insanlara acı veriyor. İstanbul’da yaşayanlar, nerde olursa olsun her gün yeni bir çevre yeni bir trafik sorunu ile karşı karşıya geliyor. Ben 15 yıldır Ömerli de oturuyorum. Çevre ve trafikte yaşadığım sorunları her İstanbullu belki de misliyle yaşıyor. Gerçekte ise İnsan refahı içinde çevre sorunları ve şehir yaşamı ekmek-su kadar önemlidir.
Bundan 30-40 sene önce, İstanbul’da orman ve yeşil denilince, herkesin aklına Belgrad ormanları gelirdi. Belgrad ormanlarını hovardaca yok ettik. Bugün hâlâ yaşayan ormanlık ve yeşil alan, Ömerli kaldı.
Ömerli’yi de taş ocakları yok etmek üzeredir. Uzaydan çekilmiş fotoğraflara bakanlar, Ömerli köyü orman tahribatını açıkça görebilir. Zaman zaman Ömerli Beldesi’nde taş ocakları, çevreye verdiği zararlar nedeniyle, halk tarafından protesto ediliyor.
Geçmiş yıllarda bu konuda Mecliste soru önergesi veriliyordu. Ben de derli toplu bir raporu o zaman ki çevre bakanına vermiştim. Ömerli’deki taş ocakları sorunu yazılı ve sözlü basında de sık sık yer alıyor.
Ömerli ormanları içinde taş ocağı izni verilmesi için, o zamanki Çevre ve Orman Bakanlığı’nın oluru gerekiyordu. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığı da diğer birçok kurumdan da görüş soruyordu. Ayrıca çevreye zarar verilmiyor diye işletme için başvuranlar ÇED raporu da alıyorlar.
Bir turistik tesis yapmak için, ÇED raporu almak, deveyi hendekten atlatmak kadar zordur. Buna rağmen fiilen çevre tahribatı yapan taş ocaklarına nasıl oluyor da ÇED raporu veriliyor. ? Ayrıca bu ÇED raporu, orman yetkililerinin de elini kolunu bağlanıyor.
2010 yılında Bakanlık Ömerli’ye bir heyet gönderdi. Sonuç çıkmadı Çünkü kimse taş ocağı işletenler ve kamyoncularla baş edemiyor.
Ömerli’de eskiler ve şimdi yeni verilen taş ocağı izinleri Şile otoyoluna 3000-3500 adet damperli kamyonun girmesine neden olmaktadır.
Ömerli’de 8 taş ocağı var… Taş ocaklarının getirdiği tahribat ölçüye gelmeyecek kadar büyüktür:
1) Taş ocakları Ömerli Barajı’nı tehdit ediyor. Toplum susuzluktan korkarken, taş ocakları mevcut Ömerli Barajı’na zarar veriyor.
Ömerli Belediyesi ve halkının bu konudaki değerlendirmesi şöyledir:
“Taş ocakları, Ömerli Beldesi’nin yaklaşık 5-6 bin metrekaresini işgal etmektedir. 300 metreye yaklaşan derinlikte yer kabuğunda kraterler oluşmaktadır. Bu derinliklere inmek için patlayıcılar kullanılmaktadır. Patlamalar neticesinde ortaya çıkan tozlar baraj havzasını kirletmektedir. Ayrıca taş ocaklarından çıkan katı ve sıvı atıklar da baraj havzası ve içme suyu kaynağını kirletmektedir.”
2) Taş ocakları, bölgedeki ürünleri ve insan sağlığını tahrip ediyor.
Uluslararası Bern Sözleşmesi gereği, Ömerli Havzası, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Derneği (WWF) tarafından zengin habitat ve tür çeşitliliği açısından koruma altına alınmıştır.
Bölgede koruma altına alınan bu ürünler taş ocaklarının çıkardığı aşırı tozdan zarar görmektedir. Aynı zamanda patlamaların ortaya çıkardığı toz insan sağlığına zarar veriyor ve “Siklosiz” olarak bilinen bir tür akciğer kanserine sebep oluyor.
3) Yine patlamalar binaların, depreme karşı evlerin temellerine zarar veriyor.
4) Trafikte de akla zarar işler yaşanıyor. Şile otoyolu TEM yolu bağlantısında, Nevzat Demir tesislerinde iki kilometrelik yol en az yarım saat zaman alıyor. İBB trafikte her taraf yeşil olsa bile bu yol kıpkırmızıdır. Yolu genişletemiyorlar, çünkü Büyük Şehir ’e bağlı KİPTAŞ tam yolun kenarında site yapmış. Dünya kadar yer varken Cami’yi de yola yakın yapmışlar.
Sonuç: Ormanın içinde taş ocağı izni vermesinden dolayı Hazine’ye gelen bir gelir var. Taş ocağının işletmesinden, özel sektöre giden bir kazanç var. Ancak toplum bunu sağlığı ile ödüyor. Orman varlığı ile ödüyor. Yani sosyal zararı, faydasının katbe kat üstündedir.