Dünya ekonomik krizi için ABD ve AB’nin aldığı önlemler, günü kurtarma şeklindeki önlemlerdir. Küreselleşme sürecine bugünkü yaklaşım içinde baktığımız sürece, dünyada piyasanın kırılganlığı yüksek olacaktır. Dünya daha çok krizler yaşayacaktır.
Öncelik, küreselleşmeyi yeniden tarif edip, dünyayı spekülatif sermayenin tuzağından kurtarmaktır. Başka bir ifade ile küresel yaklaşım değişmelidir. Küreselleşmenin özet gerekçesi, tüm dünyada insanlığın refahını artırmak şeklindeydi. Ne var ki, şimdi anlıyoruz ki bu yaklaşım görünen bir yaklaşım olarak tasarlanmış. Asıl hedef, spekülatif sermayenin önünü açmak imiş. Bu nedenledir ki, küreselleşme, global ekonomide faktörel dengeleri bozdu.
Sermaye ama hangi sermaye?
Küreselleşme sürecinde özelleştirmeden veya piyasadan kârlı şirketleri satın alan “spekülatif sermaye” ile “kısa vadeli sermaye” ve “hedge fonlar” gibi fonlar dolaştı. Özel sektörün borçlanma imkanları arttı. Cari açık veren ülkelerde ekonominin döviz açıkları arttı. Buna karşılık, “reel yatırım sermayesi” aynı boyutta dolaşmadı. Zira reel yatırım sermayesi, uzun dönemli risk alan sermayedir. Örneğin Türkiye’de reel yatırım sermayesi olarak yalnızca İzmit’te 2004 yılında devletin tahsisi ettiği arsaya yapılan bir otomotiv yatırım örneği var.
İş gücü dolaşmadı. Dünyada ücret farklılıkları arttı. Gelişmiş ülkelere ücret farkından dolayı gizli bir kaynak transferi ortaya çıktı. Örneğin, Çin işçisine ayda 150 dolar vererek ürettiği tekstil gibi ürünlerini ABD’ye sattı. ABD işçisine ayda 4000 dolar vererek ürettiği çeliği Çin’e sattı.
Kâr transferi ülkelerin uygulamakta olduğu ulusal politikalara göre, ikili vergi anlaşmalarına göre sınırlı olabildi. Türkiye gibi ülkeler spekülatif sermayeye taviz verdikleri ve ulusal olmayan günübirlik politikalar uyguladıkları için, yabancı sermayenin amortismanı daha kısa oldu. (Örneğin Telekom’un 3-4 yılda oldu .) AKP iktidarında kâr transferi de yüksek oldu.
Toprak mülkiyeti sınırlıdır
Ülkeler arası ikili anlaşmalara göre sınırlı oldu. Örneğin Türkiye’de yabancılar, mütekabiliyet esasına göre ve belirli büyüklüğe kadar toprak sahibi olabiliyor.
Özetle küreselleşme, spekülatif sermayenin bir icadı oldu ve bu nedenle konjonktürel devresi kısa oldu. Reel yatırım, üretim ve istihdama dayalı bir politikanın uygulandığı dönemlerde konjonktürel devreler daha uzun olmuştur. Küreselleşmede tüm faktörler dengeli dolaşmalıdır.
1944 yılına kadar dünya para sistemi altına bağlıydı. Altın rezervlerinin dünya ticaretini gelişmesini sağlamakta yetersiz kalması üzerine 1944 yılında dünya para sistemi dolara bağlı bir sistem olarak kuruldu. IMF ve Dünya Bankası da bu sistemin birer parçası olarak kuruldular.
IMF’nin temel misyonu, dış ödemeler dengesinde sıkıntı çeken ülkelerin bu sıkıntılar nedeniyle ithalat kısıtlamalarına gitmesini önlemek olarak tasarlandı.
Bu sıkıntıları yaşayan ülkelere IMF borç vererek, ithalatın kısıtlanmasını önleyecek ve bu yolla dünya ticaretinde daralmanın önüne geçilecekti. Bugün küresel kriz, 64 yıl önce kurulan para sisteminin yürümediğini gösterdi. Kaldı ki bu sistem yoluyla ABD yaşadığı krizlerin maliyetini dolar rezervi tutan ülkelere ve tüm dünyaya sosyalize edebiliyor. Bu yolla dünyayı sömürüyor.
Para sistemi
Bu küresel kriz para sistemi ile birlikte IMF’nin de değişmesi veya yeniden organize edilmesinin gerekli olduğunu ortaya koydu. Ekonomik krizlerde, toplam talebin düşmesi, dünya ticaretinin daralmasına ve büyüme oranının düşmesine neden olmaktadır. Bu yapısal sorunu IMF’nin destekleri çözmeye yetmez. Küresel krizde, IMF’ye başvuran ülkeler çok az sayıda ve küçük ekonomilerdir. Maalesef bu ülkelerin arasında Türkiye’nin olması, Türkiye’nin hâlâ kendi ayakları üstünde duramadığını göstermektedir. IMF’nin Türkiye’ye ayıracağı kaynak da sınırlıdır. IMF kotamız 1.191 milyar SDR’dir. Bunun beş katı kadar, yani dokuz milyar dolar civarında acil destek alabiliyor.
Öte yandan dünya para sistemini tek başına dolara bağımlı olmaktan çıkarmak gerekir. Dünya para sistemini dolar yerine, Euro ve Yen’den oluşan bir sepete bağlamak gerekir. Bu sepette yer alacak her üç para da, ülkelerin GSYH ile orantılı olacaktır. 2008 yılında bu üç ülkenin Gayri Safi Yurt içi Hasılaları ve böyle bir sepet olursa ağırlıkları şöyle olmalıdır:
Böyle bir sepete bağlanacak dünya para sistemi daha güvenli ve istismara imkan vermeyecek bir sistem olacaktır.
Dünya Merkez Bankası kurulsun.
Üçlü sepete bağlı para sistemine geçildikten sonra, on yıllık bir hazırlıkla Dünya Merkez Bankası kurulmalıdır. John Maynard Keynes 1944 yılında bir Dünya Merkez Bankası kurulmasını önermişti. Keynes’e göre bu banka bütün ülke merkez bankalarının üstünde bir uluslararası merkez bankası konumunda olacak ve “bancor” adlı bir rezerv yaratabilecekti. Keynes’in önerisi bugün için geçerli bir öneridir.
Birleşmiş Milletler kararı ile ve arkasında Birleşmiş Milletler’in olduğu bir Dünya Merkez Bankası ve bu bankanın yaratacağı rezerv para bancor (altın para), para sisteminde istikrar sağlayacaktır.