Dün bu köşede, IMF’ nin getirdiği dalgalı kur sisteminin, dövizi spekülatif bir tasarruf aracı haline getirdiğini ifade etmiştim. Kur düşük kaldığında, ihracatçı ve turizm sektörü sıkıntıya giriyor. Kur artışında ise bu defa döviz borçlusu ve ithalatçı sıkıntıya giriyor.
Kurun artması veya düşmesi çok doğaldır… Ne var ki, Türkiye de 2002 ile 2009 arasında Tüketici fiyatları endeksi, (TÜFE) yüzde 90 oranında arttığı halde dolar kuru tersine düştüyse, bunda bir dengesizlik var demektir… Eğer EURO, 2003 ile 2008 arasında dolar karşısında değer kazandı ve fakat TL karşısında değer kaybetti ise yine bir dengesizlik var demektir.
Merkez Bankası, 19 ülkeye göre reel kur endeksini hesaplıyor. MB’ nın 1995 bazlı reel kur endeksine göre, 2003 Mart ayını 100 olarak kabul edersek, son açıklanan ay olan Ocak 2009 da, endeks değeri 138.6’dır. Bu Ocak 2009 TL’nin daha yüzde 38.6 oranında değerli olduğunu gösterir. Yani Ocak 2009 da dolar kurunun 2.24 olması gerekirdi.
Ocak- Mart arasında Dolar kuru yine arttı. Ancak bu gün bile dengede olup olmadığını bilmiyoruz. Baz yılına göre denge kuru yüzde 20 dolayında aşağı veya yukarıda dengeye gelebilir. Bu tahmini yapabilmek için, TL enflasyonundan, dolar enflasyonunu çıkararak kalan sonuçla dolar değerini TL değerini hesaplamak, ayrıca doların diğer paralar karşısındaki değer değişmesini de hesaplayarak düzeltmek gerekir. Veya MB’ nın Mart ayı reel kur endeksinin ne olduğunu bilmek gerekir.
Bunları yapmadan, döviz kuru artışını durduralım demek yanlıştır.
Öte yandan TL’nin dolar karşısında aşırı değer kazanması, dış cari açığın artmasına neden oldu.
Cari açığın artmasının iki nedeni var… Büyüme ve düşük kur…
2006 yılından sonra büyüme hızı yavaşladı… Ancak cari açık arttı… Bu demektir ki, cari açık daha çok düşük kur’dan dolayı ortaya çıktı.
Cari açığın, iç tasarruf eksiğinden dolayı ortaya çıktığını ifade edenler yanlıştır. Çünkü:
- İthalat içinde yatırım malı oranı çok düşük, yüzde 12 ‘dir.
- Eğer iş adamı, düşük kurdan dolayı daha ucuza gelecek diye içeride aramalı üreten fabrikasını kapatıp, aramalı ithal etmiş ise, bunun anlamı iç tasarrufun atıl bırakılmasıdır.
Eğer bugün Dolar dünyada değer kazanmasaydı veya bir dünya ekonomik krizi olmasaydı, TL karşısında yine değer kazanacaktı.. Veya TL değer kaybedecekti… Yani mutlaka kurda bir düzeltme olacaktı… Aksi halde Türkiye cari açık yükünün altından kalkamayacaktı.
Yine eğer, TL aşırı değer kazanmasaydı, Konjonktürün canlı döneminde, Türkiye ihracatını daha çok artırabilirdi.
Dalgalı kur sistemi otomatik olarak kur dengesi sağlar. Ancak Türkiye de dünkü birinci yazıda ifade ettiğim gibi, dışarıya göre içeride yüksek faiz olduğu için ve istikrarlı piyasa olmadığı için, dalgalı kur, kuru düşük tutmak için bir araç haline geldi. Şimdi ekonomik krizle birlikte sıcak para kesilip, tersine çıkış başlayınca MB ve Hükümetin bu oyunu daha fazla sürdürmeleri de imkansız oldu.
Merkez Bankası Kura yeniden müdahale ediyor… Dikkat edersek bu müdahale her zaman kur artışında oluyor. Kur düşerken olmuyor.
Özetle, dalgalı kur sistemi MB ve Hükümet tarafından her zaman istismar ediliyor… Türkiye de devamlı istikrar sorunu yaratıyor.
Borsa bitti.. Şimdi dalgalı kur sistemi ortamında dolar kumarı başladı. Bu nedenle, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere en uygun olan ‘’Yönetimli dalgalanma veya kontrollü kur sistemine‘’ geçmemiz gerekiyor.
Bu sistemde, sabit kurda olduğu gibi özel bir döviz kuru hedefi yoktur. Resmi otoriteler piyasaya kurlardaki dalgalanmaların büyüklüğünü azaltıcı çeşitli müdahalelerde bulunulmaktadırlar.
Kontrollü kur sistemi, kurların gerçekçi olmasına imkan verecektir. Bu sistemde, döviz kurları prensip olarak piyasa mekanizması tarafından belirlenmekle, yani arz ve talep şartlarına bırakılmakta, ancak resmi otoriteler döviz kurlarında aşırı kabul edilen dalgalanmaları önlemek için zaman zaman döviz piyasasına girmektedirler. Kurlar sürekli resmi otoritelerin denetimi/gözetimi altında bulunmaktadır. Bu nedenle de, bu sisteme “yönetimli dalgalanma” denilmektedir.
Yönetimli dalgalanma sisteminde yapılan müdahaleler, önceden belirlenmiş kurallara göre değildir. Ayrıca bu müdahaleler, ülke ekonomisinin hareket alanını genişletmektedir.