TÜİK ‘in açıkladığı Ocak- Eylül ayı dış ticaret verilerine göre, ithalat daha fazla yüzde 5,9 ve ihracat daha az yüzde 4,1 oranında arttı. 8 aylık dış ticaret açığımız da geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 11,8 oranında artarak, 67 ,1 milyar dolara yükseldi.
Siyasi iktidar, büyüme konusunda ilk on yıl başarılı oldu ve fakat dış açıklar konusunda tam başarısız oldu. Üstelikte hiçbir şey yokmuş gibi, en ufak bir önlem almadı. İthalata ve açıklara bakmadan İhracat patladı diye algıya dönük açıklama yapan bakanlar oldu.
Türkiye 2002 yılında çok az, 0,2 milyar dolar cari açık verdi ve fakat sonrasında AK parti iktidarının ilk yılında 2003 yılında, 7,5 milyar cari açık verdi.
Cari açık, dış ticaret açığından, turizm gelirleri gibi döviz gelirleri çıkarıldıktan sonra kalan dış açıktır.
Türkiye 2003- 2024 yılları arasında geçen 22 yılda,
* 1 trilyon 122 milyar 396 milyon dolar dış ticaret açığı ve,
* 733 milyar 348 milyar dolar cari açık verdi.
(Aşağıdaki tablo)

Ekonomi yönetimi bugüne kadar yalnızca büyüme üzerinde durdu. Oysaki dış ticaret açığı, cari açık vermenin maliyeti, bu yolla dışarıya giden kaynak kaybını maliyeti, büyümenin getirdi gelir artışından daha önemlidir. Büyüme ile gelir artışı olur. Kapsayıcı büyüme değilse, bazıları daha zengin olur. Gelir dağılımı bozulur. Ama gelir ülke içinde kalır. Başka iktidarlar gelir dağılımını düzeltici politikalar uygular. Cari açık yolu ile çıkan kaynaklar ise bir daha geri dönmez. Kayıp demektir.
Öte yandan, bir ekonomi teknoloji ve yatırım malı ithal etmek için cari açık verebilir. Ancak aynı ekonomi, üretim ve ihracatı artıracağı için bir süre sonra cari açık cari fazlaya dönüşür.
Ama büyüme ithalat yoluyla, yani tüketim malları veya ara malı ithalatına dayanıyorsa o zaman cari açık büyür.
Türkiye de yatırım mallarının ithalat içindeki payı yüzde 12 ile yüzde 15 dolayındadır. Bu da ancak mevcut yatırımların amortismanına yeter. Aramalı ithalatı yüzde 70 ve yatırım malı ithalatının payı yüzde 70’tir.
Teknoloji ithalatı düşüktür. Üretimde yüksek teknoloji üretimin payı tersine giderek düşüyor.
2000 yılında Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 7,8 idi. (Dündar & Bayraktar (İstanbul İktisat Dergisi)- UNCTAD stat teknolojik sınıflama -Lall, 2000) Türkiye de 2025 yılı 8 aylık dış ticaret toplamı içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 3,5’ tir.
Yine cari açık sektörel olarak inşaat gibi verimsiz sektörlere yönelen büyüme kaynaklı oldu. Rahmi koç, yıllar önce,’’ Yatırımlar taşa toprağa gitti, yerimizde saydık’’ demişti.
Türkiye’de yeterli doğrudan yatırım girişi olmadı. Son yıllarda da kesildi. Bu nedenle cari açık dış borçla finanse edildi. Yani cari açık maliyeti daha çok büyüdü.
Dış borç gelecek nesiller adına bugünden çek yazmak demektir. Bu nedenle hem bu günümüz gitti, hem de gelecek nesillerin hakkını yedik.
Ekonomi yönetimi günü kurtarmaktan, vergi salmaktan ya vakit bulup işin bu kadar derinine inmiyor, yada inmesini bilmiyor.
