Hazine ve Maliye Bakanı Londra’da ; ‘’Dış kaynak temini için IMF’den kredi almayı düşünmüyoruz , ihtiyaç duyulan dış kaynağı doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile piyasa kaynaklarından borçlanarak karşılayacağız ‘’ şeklinde konuştu.
Acil finansal desteğe ihtiyaç gösteren ülkeler IMF’ ye gider. İMF’ ye gitmek bir ülkenin krizde veya krizin eşiğinde olduğunun tescil edilmesidir.
Türkiye 2001 krizinde IMF’ ye gitti ve fakat dış borçlarında iflas durumu yoktu. Oysaki aynı tarihte krize giren ve İMF’ ye giden Arjantin hükümeti dış borçlarını ödemeyeceğini bildirdi.100 milyar dolara ulaşan borçlar ülkenin gayri safi milli hasılasının yüzde 166’sını oluşturuyordu. Kriz sonrası sokaklar karıştı ve başkan kaçmak zorunda kaldı. 40’tan fazla kişi olaylarda yaşamını yitirdi. İşsizlik yüzde 25’e ulaşırken insanlar ülkeyi terk ediyordu.
O yıllarda Arjantin dış borçları yeniden yapılandırılması için alacaklılarla masaya oturdu. (Moratoryum )
2014 te krize giren Yunanistan, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan 1.6 milyar Euro’luk borç taksitini ödeyemedi ve resmen iflas etti.
Biz de 1959 yılında dış borçlarda moratoryuma gitmiştik.
1984 te Dünya Latin Amerika kökenli dış borç krizi yaşadı. 14 ülke dış borcunu ödeyemedi. O yıllarda Türkiye de bir dış borç sorunu yoktu.
Dış borcunu ödeme zorluğuna giren , temerrüde düşen , moratoryuma giden çok sayıda ülke var.
Dış borçlarda temerrüde düşmek , ekonomik krizlerin en ağırıdır. Zira Raiting kuruluşları ülke tahvillerini çöp düzeyine indiriyor , IMF dışında borçlanma imkanı kalmıyor , yabancı sermaye girişi duruyor.
Şimdi 16 yıldır sürdürülemez dediğimiz cari açık son noktasına geldi . Cari açık bir ülkenin iç tasarrufundan daha fazla tüketim yaptığını gösteriyor. Bir ülke için kaynak kaybıdır ve dış borçlar için tuzaktır.
Dış borçlarda zorlanmaya başladık. Temerrüde düşme Riski arttı. Bu riskin göstergeleri şöyledir :
1.Kur artışı özel sektörde dış borç yükünü artırdı. Bu yükü karşılamak için özel sektör hem daha yüksek gelir sağlamak , hem de bu geliri dövize çevirmek zorundadır. Özel sektörün yurt dışında kayıt dışı tasarrufları varsa işi daha kolay olur , yoksa zor görünüyor.
Kamuda borç maliyeti topluma yayıldığı için bu risk daha düşüktür.
2.Türkiye mevcut dış borçlarını çevirmek için artık daha pahalı dış borç buluyor. Uluslar arası CDS göstergesi bu riski ortaya koyan en önemli göstergedir. Dün Türkiye ‘nin dış kredi riskini gösteren sigorta pirimi (CDS) 582 ‘baz puana çıkmıştı. İMF kapısındaki Arjantinin CDS’ bizden düşük , 432 idi.
3.Yabancı yatırım sermayesi azaldı ve fakat aynı zamanda sıcak para da gelmiyor. Söz gelimi 2017 yılının ilk 6 ayında giren net portföy yatırımları 17.5 milyar dolar iken bu sene aynı dönemde sıfıra yaklaştı , yalnızca 0.8 milyar dolara geriledi.
4.Standart and Poor’s ve Fitch raiting notumuzu B+ ya indirdi. Bu seviye ‘’Son derece Spekülatif ‘’ demektir. Türkiye ye borç verecek olanlar , Türkiye tahvillerini alacak olanlar bunların notuna bakıyor.
Özetle dış borçlarda çok kritik bir eşikteyiz. Ancak ;
- Hükümet Avrupa Birliği Hukuk ve demokrasi standartlarına dönüş taahhüdü verirse ;
- Kapsamlı bir ekonomik istikrar programı hazırlar ve piyasaları ikna ederse ;
- Hükümet Dış politikayı iç politika aracı olarak kullanmaktan vazgeçerse, içerde popülizmi durdurursa , Bu gidişatı durdurabilir.