Küreselleşme sürecinde gelişmekte olan ülkelere bol sermaye girdi. Çin Tayvan, Malezya gibi bazı ülkeler bu bolluktan faydalanarak, ihracatlarını artırdı ve cari fazla verdiler. Biz ise planlamayı kaldırdık, sıcak para serabına düştük. Sürekli cari açık verdik.
Bir ekonomide cari açık iç tasarruf açığına eşittir. İç tasarruf açığı ise sonunda dış borçlanmayla finanse edilir.
1980’li yılların ortalarında dünyada dış borç sorunu oluşmuştu. Özellikle Latin ülkeleri o zaman dış borçları ödeyemez konuma düştüler. Alacaklı ülkeler 17 borçlu ülke için, Paris Konferansı topladılar ve bu borçların bir kısmını sildiler, bir kısmının da vadelerini uzattılar. Türkiye’nin o dönemde bir dış borç sorunu yoktu.
Bu gün ise, ekonomik sorunların başında, cari açık ve dış borçlar geliyor. Dış borçlarımız çok riskli bir döneme girdiği için kendimi sık yazmak zorunda hissediyorum.
DIŞ BORÇLAR NEDEN DAHA RİSKLİDİR?
2002 yılında toplam 129 milyar dolar olan dış borç sokunu bu güne kadar büyüterek geldik. Borcu, borçla kapattık. 2015 üçüncü çeyreğinde Dış borç stoku 406 milyar dolara yükseldi.
2002 ‘yılında toplam dış borç stoku içinde kamu dış borcu daha fazla iken bu gün Bankalar ve reel kesim olarak, özel sektörün dış borcu daha fazladır.
Hükümet çevreleri uzun süre İMF’ nin borcunu ödemekle övündü… Ancak bu güne kadar IMF’ ye 25 milyar dolar ödedi, buna karşılık kamu kesimi 35.2 milyar dolar borçlandı. Anlaşılan odur ki, Hükümet yetkilileri ödediklerini borçtan sayıyor, aldıklarını borçtan saymıyorlar.
Kaldı ki özel sektörün dış borcundan bana ne diyemeyiz… Devlet borcu bizim vergilerimizle ödenecektir. Özel sektör dış borcunu kendisi ödeyecek ve fakat mesele bu kadar kolay değildir… Dış borçlar ister kamuya ait olsun, isterse de özel sektöre ait olsun, hepimizi ve gelecek kuşakları ilgilendiriyor. Zira
1.Bir temerrüt durumunda, dış alacaklılar, doğrudan devletin yakasına yapışacaktır.
2. Dış borçlarla iç borçların ekonomik ve sosyal etkileri farklıdır. İç borçlar, reel faizlerin büyüklüğüne göre devletten özel kişilere veya özel kişilerden devlete kaynak transferine neden olur. Bu nedenle Gayri Safi Milli Hasıla içinde bir transferdir. Gelir dağılımını etkiler. Dış borçlar ise kaynak girişi ve çıkışına neden olduğu için, doğrudan SMH’nın büyüklüğünü etkiler. Büyüme de hepimizi ilgilendirir.
ABD kendi parasıyla dış borç alıyor. Almanya, Fransa gibi ülkelerde kısmen kendi paralarıyla borçlanıyor. Kendi parasıyla borçlanan ülkelerde iç ve dış borç ayrımı yoktur. Kendi dolarları veya avroları ile dış borç alıp, aynı para ile geri ödüyorlar. Buna karşılık Türkiye ve diğer ülkelerde durum farklıdır.
Türkiye dövizle borçlanıyor. İster devlet, ister özel sektör olsun, sonunda bu borçları dövizle –yabancı parayla- ödemek zorundadır. TL yanında ayrıca dövize ihtiyaç vardır… Şu veya bu şekilde döviz bulmak zorundadır. Ödeme sırasında dövize olan talep artacak, kur da etkilenecektir. Kur artışı dış borç yükünü milli para cinsinden daha çok artırıyor. Ayrıca maliyetler yoluyla fiyatları artırıyor.
3)Dış borçların geri ödenmesi için büyüme ile gelir yaratılması gerekir. Türkiye de son 4 yıldır büyüme oranı düşük seyrediyor. Ayrıca Türkiye dış borçlarını daha pahalı faizle çeviriyor. Zira kırılganlık ve risk yüksektir.
Dış borç stoku arttıkça ve ödeme kapasitesi düştükçe ülke riski daha çok artıyor.
4) Devlet ve özel sektörün dış borçlanmayı nasıl kullandığı da önemlidir. Devlet dış borçlanma ile kamu açığını kapatmıştır. Altyapı yatırımı yapmamıştır. Devlet eğer dış borçlanma ile altyapı yatırım yapmış olsaydı, bu yatırımlar kendi dış borcunu öderdi.
Özel sektör de, aramalı ve hammadde ithalatı için dış borçlanma yoluna gitmiştir. Eğer özel sektör yatırım malı teknoloji ithal etmiş olsaydı, bu yatırımlar nedeniyle ihracat artar ve dış açık sorunu olmazdı.
5) En büyük sorun Türkiye net dış borç ödeyen ülke konumuna geçtiğinde ortaya çıkacaktır. Net dış borç mürettebatı ile yabancı sermaye kar transferi gibi yurt dışına çıkan kaynakların, milli gelire oranı eğer büyüme oranından daha yüksek olursa, Türkiye fakirleşme sürecine girecektir.
6. Borç stokunun yüksek olması her yıl daha fazla faiz çıkışı demektir.
Artık Türkiye son beş senedir riskleri nedeniyle daha yüksek faizle dış borç alabiliyor. Yani dış borçları çevirmenin de maliyeti yüksektir. Kaldı ki, dış borçları sürekli çevirerek sürdüremezsiniz.
Öte yandan dış borç sorununu giderek artıran bir ekonomik konjonktür içindeyiz. ( Bu sorunlar yarın ki yazımda )