DEVLETİN EKONOMİDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

TÜİK’in açıklamasına göre ,inşaat maliyetleri , bu yılın ikinci çeyreğinde , yani Nisan- mayıs ve haziran ayı olarak üç aylık , yüzde 23.3 oarnında arttı.. Bu demektir ki geçen sene aynı aylarda 100 bin YTL olan bir dairenin maliyeti , bu sene 123 bin 300 YTL’ye çıktı.

Yani , son bir yılda  inşaat maliyetleri enflasyon oranından 2.5 kat daha fazla arttı..

Zaten , birkaç ay önce , hazır beton üretenler , fiyatları birdenbire yüzde 30 artırınca , tartışma çıkmıştı.

İnşaat sektörü 2004 yılının ortalarına kadar durgunluk yaşadı.. Geçen sene ve bu sene ilk aylarda canlandı.. Ancak bu gün yeniden durdu.. 

Piyasada faiz oarnalrı yüzde  5 dolayında artarken , bankalar konut kredi failerini yüzde 15 artırdı.. Kredi vermekten korktular.. İnşaat maliyetleri de artınca , şimdi birçok müteahhit zor durumda kaldı.. Özellikle Toplu Konut İdaresi (TOKİ )tarafından yapılan ihalelerin bu günkü şartlarda tamamlanması mümkün görünmüyor.. Bu konutlara para yatıranların konutlarını almaları riske girdi.. Bu nedenle TOKİ ‘de çözüm arıyor..

 

Aslında kabahat ne Çimento üretenlerde , nede TOKİ gibi kurumlarda .. Sorun siyasi iktidarın piyasa olayını  yanlış algılamasından ve devletin ekonomideki rolünü yanlış tayin etmesinden ileri gelmiştir.

Bizimkiler Piyasaya  sanayileşmiş bir ülke gibi bakıyor.. Oysaki bizde  rekabet şartları  gelişmiş ülkelerde olduğu  gibi değil..Birçok sekörde sayılı firma var.. Son çimento örneğinde olduğu gibi talep artınca, fiyatları  yüzde otuz artırabiliyorlar.
Yahutta faizler yüzde 5 artınca , bankalar konut kredi faizlerini 3 kat artırabiliyorlar.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde , devletin görevi bu gibi sekülatif fiyat dengesizliklerini ve istismarları önleyerek  piyasanın çalışmasını sağlamaktır.. Elbette bunu yaparken , yasaklarla yapmayacak.. İktisat politikası araçlarıyla yapacaktır.
 
Maalesef siyasi iktidarın  piyasa anlayışında , bu araçlar tersten kesiyor.. Örneğin, mayıs ve haziran aylarında  dalgalı kur politikası ekonomideki dalgalanmayı  aşırı derecede hızlandırdı..

Öte yandan , siyasi iktidar piyasayı ve devleti doğru anlayabilseydi , inşaat sektöründe bugün sorunlar yaşanmazdı.

Örneğin , inşaat sektörünün durgun olduğu dönemlerde , TOKİ  konut üretimini artırabilirdi.. Sektörün canlandığı dönemlerde ise azaltabilirdi. Konjonktürü dengelerdi.

Bizde ekonomi yönetimi  maalesef devleti  sosyal fayda yaratacak , piyasayı  düzenleyici veya yol gösterici olarak görmüyor..  Bu nedenle sosyal faydası olan yatırımları da altyapı özelliği gösteren yatırımları da özelleştiriyor. Bunlar özel sektör elinde birer tekel halinde devam ediyor..

 Ayrıca bırakın  konut  politkasını , İstanbul Büyük şehir Belediyesine ait KİPTAŞ  Yeşil vadi konakları gibi lüks inşaatlar yaparak  tanesini 500 bin dolara satıyor..  

Yine Ekonomi yönetimi isteseydi , Devlet elindeki bankaları , spekülatif faiz artışlarını önlemek için kullanabilirdi.. Kamu bankaları kredi failzerini ortalama faiz artışı kadar artırıp , diğer bankaların yolunu kesebilirdi.

Devleti doğru anlamak , ulusal çıkarlarımızı korumak demektir.. Bugünkü yol ise , IMF ‘nin büyük ortaklarına hizmet anlamına geliyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir