Dünkü Milliyet gazetesinde , ‘’Yeşil Sermaye Göcek’e el attı ‘’ şeklinde bir haber vardı.. Haberde dünya yat turizminde önemli bir yere gelen Göcek ‘te , korunması gereken iki koyun , Milli Nizam Partisinin kurucularından ve Halk ekmek ve Igdaş gibi davalarda Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte yargılanan Hasan Aksay’ın şirketleri tarafından kiralandığı yazıyordu.
Bir ihalede en yüksek fiyatı vererek kiralamanın yasaya aykırı bir tarafı yoktur.. Bu şartlarda siyasi iktidar yeşil sermayeyi korudu demek mümkün değil.. Ancak eğer ortada bir danışıklı döğüş varsa, o zaman sorunun boyutları değişir..
Kiralanan alanlardan Etibankın bıraktığı koy ile TİGEM’in bıraktığı koy’un ihale şartında , mevcut tek katlı yapılarda turizm ve günübirlik yapılması şartı var.. Ayrıca gerek ihale şartlarında ve gerekse de İmar planlarında marina ve çekek yerine izin yoktur.. Zaten imar planlarında olmadığı için, ihalede marina ve çekek yeri şartı da olamaz.
Bu sınırlama su sirkülasyonunun zayıf olduğu Göcek koylarının kirlenmesini önlemek için yapılan bir sınırlamadır. Başbakanlık Özel Çevre Koruma Kurumu , bu gerekçeyle Göcek’te marina ve çekek yeri yapmayı sınırlamıştır.
Etibank ve TİGEM’den kalan koylardaki mevcut yapıları turizme çevirerek kirayı çıkarmak çok zordur. İşte danışıklı döğüş dediğim de bu noktada ortaya çıkıyor.. İhalede marina ve çekek yeri olmadığı için ihaleye girenler yüksek kira vermiyor.. İdare eğer vermek istediğine siz burayı kiralayın , ‘’biz imarını değiştirip size marina ve çekek yeri için izin veririz..’’ dediyse .. Veya kiracı ‘’nasıl olsa biz iktidara yakınız , buranın imarını değiştiririz ‘’diye burayı kiraladıysa , o zaman daha yüksek kira teklif edebiliyor.. Ancak her iki yolda yanlış yoldur. Takiyyedir.. Danışıklı döğüştür.. Böyle olup olmadığını uygulama gösterecektir.
Göcek mevcut dört marina ve bir çekek yerine ilaveten bu tür yeni bir yatırımı kaldırmaz.. Güzelim koylar kısa sürede biter.. Türkiye kaybeder.. Zira göcek’e gelen yatların yarıdan çoğu yabancı bandıralıdır.
Milliyet’in yazdığı Göcek olayı hem göcek’teki tek olay değil.. Hem de Türkiye’de bu gibi olaylar için tek örnek değil.
Fettah Tamimci’ye verilen Antalya Lara Kent Parkı , Suudi Kralına verilen sevda tepesi, Ofer’e verilen Kuşadası , El-Maktuma verilmesi istenen leventteki yer,bilinen ve tartışılan örneklerdir.
Aslında , her dönemde her siyasi parti , kendi yandaşlarını korumuştur..Ancak sonradan ihale şartlarının değitirilmesi veya özelleştirmede satışların sonradan daha uzun taksitlere bağlanmasına yalnız bu dönemde rastlanıyor..
Demirel İlksan’ın arsasını verirken kıyametler kopmuştu.. Demirel de ‘’Verdimse ben verdim ‘’ demişti..
Devlet malının gerçek sahibi halktır.. Siyasi partiler halk adına emanetçidir.. Bu nedenle devlet malında tasarruf , kurallara, bürokrasiye bağlanmıştır. Bir siyasi parti ,ister yandaşlarını kayırmak için, ister daha partik iş yapayım diye bu bürokrasiyi doğrudan veya dolaylı olarak çiğnerse ,emaneti kötüye kullanmış olur.
Halkın tasarruflarını çar-çur eden bankacılardan şöyle veya böyle hesap soruldu.. Ancak alacaklılarla anlaşmaya vardı diye ihlasa dokunulmadı.. Diğer bankalar veya faizsiz kurumlarda biz mevduatı kuruşuna kadar ödeyeceğiz diyorlardı.. Ödemem diyen olmadı ki ..
Devlet malında tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır.. Bu nedenledirki yanlış kullanılması toplum vicdanında derin yaralar açıyor.