2003 yılında aynı başlıkla bir yazı yazmıştım. Fetullah Gülen ve okullarının ne gibi riskler taşıdığını yazmıştım. Bu nedenle yazının başlığına (2) ilave ettim.
2003 te yazdığım söz konusu yazı nedeniyle, halen bir belediye başkanı olan sevdiğim bir arkadaşım bana kızmış ve yıllarca konuşmamıştı.
Adana kız yurdu faciasından sonra, bir öğrenci velisi “Burası Süleymancıların yurdu. ‘’ diyor.
1 Ağustos 2008 tarihinde yine aynı cemaate ait olduğu açıklanan Konya Balcılar Beldesi’nde Kur’an Kursu’na giden kız öğrencilerin kaldığı yurtta da Adana’dakine benzer bir facia yaşanmıştı. 17 kız yaşamını yitirmiş, 29’u da yaralanmıştı.
Öte yandan, geçen sene 1 Aralıkta da, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Karaağaç köyünde de kaçak kuran kursunda 6 çocuk yanarak ölmüştü.
Adana’daki yurt faciası, bina sorunu gibi yanlış eksenlerde tartışılıyor… Başbakan, gerekli ceza verilecek diyor… Olaya bu şeklideki bir yaklaşım bir anlamda gerçeği ört-bas etmektir.
Gerçek olan yasalara aykırı olarak kurulan ve faaliyet gösteren tarikatlara göz yumulması ve aynı tarikat ve cemaatlerin işleri olmadığı halde ve yasalara aykırı olduğu halde, eğitim gibi işlere girmesidir.
1)Tarikatlar Cumhuriyete ve laikliğe karşı olmuştur. Osmanlıya zarar vermiştir.
Şeyh Said bir Nakşibendi şeyhi idi. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının İslam dinini yıkmaya çalıştıkları iddiası ile 1925 te tekke ve dergâhlara yerleşmiş tarikatları da arkalarına alarak isyan başlatmıştı.
Fetö terörünü hepimiz yaşadık.
Kaldı ki, yalnız Cumhuriyet döneminde değil, tarih boyunca bu tarikatlar topluma zarar vermiştir.
Babaîler ve Şeyh Bedreddin isyanları, Hurufilerin devleti ele geçirme girişimleri, Melamilerin Osmanlı iktidarının meşruiyetini sorgulaması, 31 Mart olayı, Osmanlının geri kalmış olmasının ve zayıf düşmesinin nedenleri arasındadır.
2)Tarikatlar, tekke ve zaviyeler, cemaatlerin kurulması yasalara aykırıdır.
Tekke ve zaviyeler, türbeler, tarikatlar 1925 yılında kapatıldı. Türbelerin yeniden açılması 1990 yılında Kültür bakanlığına bırakıldı.
Tarikatlar yasaklı olmasına rağmen geçmiş hükümetler göz yumdu, AKP hükümeti ise ayrıca destekledi
Ancak Anayasanın 174 maddesinde diyor ki: Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunları, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
· 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
· 30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
3)Tarikatlar İslam dinine zarar veriyor.
Tarikatlar kendilerini , ‘’İslam felsefinin, medenî entelektüel düşünce boyutunu ifade eden İslam tasavvufunun uygulama alanı ‘’ diye tarif ediyorlar. Ancak uygulamada İslam felsefesi ile değil, parasal konularla ilgileniyorlar.
Fetullah Gülen cemaatinin din felsefesi ile değil, devlet imkanlarını ele geçirme ve para kazanma üstüne faaliyet yaptığı çok net anlaşıldı.
2008 yılında Konya’da yaşanan facia sonrasında Süleymancıların Türkiye genelinde işlettiği bin 700 dernek ve bin 300 yurt ve ya öğrenci pansiyonu olduğu, Kurs ve yurtlar, bulundukları belde, ilçe ya da ilin adını alarak “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği’ne bağlı olarak çalıştığı ortaya çıkmıştı.
Sonuç:
1)Tarik yol demektir… Kuran yolu varken neden ayrı bir gidiş yolu seçelim?
2)Dinin siyasi bir araç olarak kullanılması anayasaya aykırıdır. Ne var ki bütün partiler istisnasız dini siyasette kullandı ve kullanıyorlar. Tarikatlar yasalara göre yasak… Maalesef, özellikle hükümet kanadından bunlara destek veriliğini hepimiz biliyoruz. Dahası Sayın Cumhurbaşkanı da Fetullah Gülen cemaatine neler verildiğini defalarca açıkladı.
Siyasi iktidarlar Anayasaya, yasalara aykırı olarak, tarikatları ve cemaatleri destekler ve onlarla işbirliği yaparlarsa, daha çok devlete paralel yapılar oluşur.