IMF’ ‘’ Türk ekonomisi fazla ısındı , cari açık nedeniyle kırılganlığı arttı ‘’dedi ; İngiliz Financial Times gazetesi de ‘’Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşan seçimler nedeniyle yavaşlamaya müsamaha göstermiyor ‘’ yorumunu yaptı.
Cumhurbaşkanı ekonomi başdanışmanı Cemil Ertem ise ‘’ IMF’ yi ‘’ başarısız Ekonomik Teoriler ‘’ ortaya atmakla suçladı.
Madem IMF yanlıştır , neden AKP hükümetleri Şubat 2002 de IMF ile yapılan stand-by anlaşmasına devam etti. Yetmedi bir de Ocak 2015 ‘te kendisi IMF ile 19.stand by anlaşmasını yaptı.
Bu kadar cari açık , bu kadar yüksek faizli dış borç ile Türkiye’nin gideceği yer yine IMF’ dir.
AKP iktidarında , 2002- 2013 döneminde IMF’ ye olan 23.5 milyar dolar borç ödendi. Ancak 2002 de Türkiye’nin dış borç stoku 129 milyar dolardı. 2013 sonunda 373 milyar dolara yükseldi. Yani Türkiye’ IMF ye borcunu ödedi ve fakat dış borçları aynı dönemde 244 milyar dolar arttı. Bunun 23.5 milyar doları IMF’ye ödendi. Yani arkadaşına olan 1000 doları ödemek için 10.000 dolar başkasından borç alıyorsun . Ama 1000 doları ödedim diye övünüyorsun .
AKP hükümetleri de IMF ye yapılan bu ödemeyi algı yaratmak ve propaganda için kullandı.
Öte yandan Ekonomi algı yaratmakla , tehdit etmekle ve daha önemlisi iç ve dış seslere kapalı olmakla yönetilemez. Türkiye dünyadan kopuk bir adada yaşamıyor. Bunun içinde tersine bu tenkitleri değerlendirmek zorundadır.
Biz yıllardır , üretimin dışa bağımlı olmaktan kurtarılması için aramalı ve hammadde ithalatında , ithal ikamesine gidilmesi ve bu tür yatırımlara yüksek teşvik verilmesini öneriyorduk. Anlaşılan Hükümetin daha yeni aklı başına geldi 7 sektörde teşvik verileceği yerlileştirme yürütme kurulu tarafından açıklandı.
Şimdi muhtemelen Hükümet seçim popülizmi amaçlı olarak büyüme artsın diye ve aynı zamanda işin içinde TOKİ olduğu için , konut satışlarına faiz teşviki veya bir destek verecektir. Ama uzun vadeli arz -talep gözetilmediği için seneye yine aynı sorun oluşacaktır.
Eğer inşaat sektörü suni olarak desteklenirse , Türkiye de kaynaklar atıl yatırımlara gömülmüş olur. Çünkü inşaat sektörü ekonomide hızlı canlanma yaratıyor. Ama bitince , özellikle konut stoğu olunca , yapılan yatırım ölü yatırım haline geliyor.
Siyasi iktidar en büyük hatayı , Doğan Medyayı kendi medya havuzuna katmakla yaptı. Tarafsız , objektif insanlar bazı sıkıntılara rağmen tarafsız kalmaya çalışan Doğan gurubu Medyasını takip ediyordu. Bundan sonra bu gurubun takip edeceği bir medya yok. Bu durum tarafsızları Hükümete karşı cephe almaya zorlayan bir durumdur.
Tarafsızlar da Hükümetin karşısında yer alacaktır.
Özetle Doğan medya gurubunun havuz medyaya katılması ters tepecektir.
Bir aralar Deniz Baykal’ın genel Başkanlığı zamanında Doğan Medya gurubundan olan bir gazetenin genel yayın yönetmeni , bir kısım insanları vekil ve belediye başkanlığı adayı yapması için Baykal’ı çok zorlamıştı. Baykal da ‘’ben onun gazetesine karışmıyorum , o da partiye karışmasın ‘’diye haber göndermişti. Bundan sonra o gazete her vesile ile haksız yere Baykal’ın üstüne gelmeye başladı. Genel yayın yönetmeni bir kamu hizmeti niteliğinde olan medya gücünü kişisel tercihlerine alet etmişti. Baykal bana ‘’neden üstümüze geliyorlar ‘’ diye sormuştu. Ben de ‘’haksızlıkta dengeyi çok bozdular. Altında kalırlar . ‘’diye söylemiştim. Çok geçmeden o gazete satıldı.
Eminim ki Aydın Doğanın böyle bir yaklaşımı yoktu. Gazetecilere müdahale etmiyordu. Aydın Doğan her zorlukta gazetecinin yanında olmaya çalışmıştır. Ancak bu günkü siyasi ortamda bunun da bir sınırı vardır.
Kainat , Dünya , hayat ve uygulama, herşey doğal denge üstüne kuruludur. Siyasi iktidarın hırsı ve yanlışları, siyasi dengeleri bozdu.
Siyasi iktidarın aklında tutması gereken bir atasözümüz var : ‘’Keser döner , sap döner ; Gün gelir hesap döner . ‘’