DEMOKRASİLERDE SİYASET ÜSLUBU

Bizdeki siyaset üslubu, İktidarı ve muhalefeti ile maalesef demokratik çizgide gitmiyor. Demokrasilerde siyaset rekabete dayanır. Zira siyasetin gerekçesi, daha iyi hizmet vermek ve toplumsal refahı ve huzuru artırmaktır.

 

Atatürk’ün söylediği ‘’Yurtta sulh… Cihanda sulh…’’ Dış siyaset üslubu için bir göstergedir. Türkiye’nin ve halkın çıkarı, ödün vermeden diğer ülkelerle iyi geçinmektir.      

 

Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Muharrem Yılmaz, hükümetin dış politika üslubu ve anlayışını eleştirerek  Birçok ülkenin, Türkiye’ye düşman olduğu ve başta Batı dünyası olmak üzere çevremizdeki ülkelere yönelik kullanılan sert üslup, Türkiye’nin uluslararası toplum nazarında sözünün ağırlığını azaltıyor” şeklinde konuşuyor.

 

 

 

Hükümetin Suriye sorununu yanlış yönetmesi ve sürekli tehditkâr üslup kullanması, Rusya, Çin, İran ve Suriye blokunun oluşmasını körükledi. Bu bloktan dolayı ABD’ bile kendisin de zarar gördüğünü ifade etti.

 

İç politikada siyasetçiye düşen toplumdaki kutuplaşmayı önlemektir. Bu kutuplaşma doğu toplumlarında hızla oluşmaya müsaittir. Türkiye bu tür kutuplaşmaların maliyetini çok çekti. 1950-1960 Demokrat parti İktidarında, söz konusu kutuplaşma 1960 ihtilaline kadar gitti. 1970’lı yılların sağ-sol kutuplaşması da 1980 darbesini getirdi.  2001 deki siyasi kavga da ekonomik krizi tetikledi.

 

Bu gün, Türk ekonomisi dünyada en fazla kırılgan beş ülke arasındadır.

Maalesef bu kırılganlık Uluslararası kurumlar tarafından tescil edilmiştir. Cari açık, dış borç, sıcak para gibi ekonomiyi geren göstergeler varken birde siyasi gerilim tırmanırsa, sonuç yeni bir ekonomik krize kadar gider.

 

Maalesef Başbakanın ve bazı muhalefet milletvekillerinin üslubu, toplumu kutuplaşmaya kadar götürdü ve sosyal dengeleri zedeledi.

 

Başbakan Bülent Arınca gönderme yaparak , ‘’ Her bir arkadaşımın böyle bir mesuliyetle hareket edeceğini, düşman sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum.’ diyor.

 

Muhalefetin işi daha fazla öne çıkarak halkın teveccühünü kazanmaktır. Ne var ki bizim gibi gelişmekte olan ve aksak demokrasinin yaşandığı birçok ülkede, iktidar ve muhalefetin karşılıklı olarak birbirine komplo hazırladıkları da görülmüştür. Deniz Baykal’a yapılan bir komplodur… Ancak bu komploda kendi partisinden olanların da parmağı olmuştur. Bu tür komplo yapanlar gerçekten karşı tarafa düşmanca davranmış olur.

 

Ne var ki Başbakanın düşman dediği tüm muhalefettir.  Düşman dediği  muhalefet  te demokrasi için gereklidir. Muhalefeti düşmanlıkla suçlamak   oy veren halkı da düşman olarak görmektir. Böyle bir anlayış  demokrasi de medeni yarış dengelerini aşmak ve toplumu kutuplara ayırmak demektir. Aslında  Başbakanın  Gezi olaylarında halkı zor tutuyorum demesi de fiilen aynı kapıya çıkmıştır.

 

Gerçekte ise mecliste , milletvekilleri komisyonlarda ve genel kurulda düşmanca değil , dostça çalışmaktadır. Tek tük sorunlar olsa da bu sorunlar bastırılmaktadır. Bastırılamayan sesler de halkı rahatsız etmektedir. Söz gelimi , meclis çalışmalarında  başarılı bir milletvekili olan  Kamer  Genç bazen dengeyi bozmakta ve ortamı germektedir. Önceki gün Mecliste  Adana Valisinin yanlışlığını söylerken  Meclise ‘’ ya size gavat deseydi ‘’sözünü kullanarak ortamı germiştir. Böyle yapanlar hem ortamı germekte ve hem de  tenkit ettiklerinde inandırıcılıkları kaybolmaktadır. Dahası halk ta huzurun bozulmasından rahatsız olmaktadır.

 

Başbakanın Adana valisi için , ‘’ Yanlış ama yedirtmeyiz ‘’ demesi de , zımnen yanlışı koruduğunu gösteriyor.  Muhalefete mensup bir belediye başkanı da topluma karşı bu kadar saygısız  davransaydı, onu da korur muydu ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir