Size özgürlükten önce ekmek lazım diyenlere, Afrikalının cevabı şöyle olmuş: “konuşma özgürlüğüm olmazsa, ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim”
AB Antlaşması’nın 2. Maddesine göre Avrupa Birliği;
İnsan onuru,
Özgürlük;
Demokrasi,
Eşitlik,
Hukukunun üstünlüğü,
İnsan haklarına saygı, değerleri üstüne kurulmuştur.
Türkiye’nin AB üyeliğinin fiilen askıya alınmasına bu değerlerde düşme etkili oldu. Bu durum AB‘nin yıllık Türkiye raporlarında da yer aldı.
Dünkü Medyada vardı; Angela Merkel’in Özgürlük -Anılar isimli hatıratında, Türkiye ve Cumhurbaşkanı ile ilgili olarak Almanların ‘’Ankara’daki otokratla işbirliği yapma‘’ dediklerini yazmış.
Türkiye’ye dışardan bakış, her alanda etkili oluyor.
Söz gelimi, Türkiye’de Manisa’da 1 milyar Euro’luk yatırım yapmayı planlayan Volkswagen, fabrika projesinden vazgeçtiğini açıklamıştı.
Eğer bu yatırım yapılmış olsaydı, fabrikanın yıllık 300 bin araç üretim kapasitesine sahip olması ve yaklaşık 4 bin kişilik istihdam yaratması öngörülüyordu.
Dikkat edersek, iktisadi gelişmesini tamamlamış ülkelerin tamamında, demokratik ve bağımsız yargı temeline dayanan kurumlar oluşmuştur. Bu kurumlar, şeffaf devlet, siyasi partiler ve serbest seçimler, hukuk düzeni, özgür ve tarafsız basın, mülkiyet haklarını garanti altına alan ekonomik, sosyal ve hukuki düzendir.
Türkiye uluslararası resmi kurumlar ve özel kuruluşların hazırladığı raporlarda, ‘’Demokrasi ve hukukun üstünlüğünde ‘’ geri düştü. Hiçbir ülke demokrasi ve bağımsız yargı olmadan kalkınamaz. Çin büyüdü ve fakat demokrasi ve bağımsız yargı olmadığı için halen kalkınmış ülke değil. Dahası da Çin’de büyüme de durdu.
1- Demokrasilerde refah talebi artar.
Demokrasilerde halk siyasi tercihlerini kullanarak kalıcı ekonomik istikrar ve daha yüksek refah talebi, daha iyi yaşam koşulları, sosyal güvenlik hakları, daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri talep edebiliyor.
2- Gelir dağılımı düzelir, yoksulluk azalır.
Demokrasilerde, kamu kaynaklarının siyasi çizgide kullanılmasına ve gelir dağılımındaki bozulmaya karşı daha fazla tepki oluşur. Siyasi partiler programlarına daha eşitlikçi politikalar koymak zorunda kalır.
3- Demokrasilerde kurumsal yapı oluşur. Denetimi artar.
Kurumsal devlet, bağımsız yargı ve eğitim gibi kurumlar, bir ülkede aynı zamanda iktisadi ve sosyal kalkınmanın da altyapısıdır.
Demokratik sistemlerde, siyasi süreçte halk denetim yapar. Demokratik süreçler, bireylerin karar alma süreçlerine katılımını artırır. Hükümetler kamu kaynaklarını daha etkin kullanmak zorunda kalırlar. Kamuda hesap verebilirlik artar, yolsuzluk azalır.
Eğitim islam ülkelerinde dini ideolojik eksenli, sosyalist ülkelerde komünizm eksenli olmuştur. Demokrasilerde çağdaş eğitim ülke ihtiyaçlarına göre, teknoloji alanında daha etkili eğitim planlaması yapar. Kalkınmayı hızlandıracak beşeri yatırım sermayesi oluşur.
4- Demokrasi ve bağımsız yargı Mülkiyet güvencesi sağlar.
Demokrasilerde; Girişim ve risk alma hürriyeti, mülkiyet hakkı ve bu hakkın hukuk düzeni ile teminat altına alınması, üretim faktörlerinin serbestçe kullanılmasını sağlayan bir hukuki ve sosyal düzen, basın özgürlüğü, düşünce ve fikir hürriyeti, haberleşme hürriyeti, devletin ve siyasi iktidarların iktisadi ajanlar ve üretim faktörleri karşısında tarafsız olması halinde ancak insanlar kendi yaşam ve refahlarını da daha etkin planlayacaktır. Kaldı ki Demokrasiler yatırım için güven ortamı yaratır. Geleceğe ilişkin belirsizlikleri azaltır.
Eğer gelişmekte olan ülkelerde hibrit demokrasiler yanında, denetim ve şeffaflık yoksa, yolsuzluk, yeraltı ekonomisi genişse, güven sorunu yaşanıyorsa, kalkınma olasılığı yoktur. Çünkü böyle ülkelerde kaynaklar etkin kullanılmaz. Otokrasiyi sürdürmek için kullanılır. Piyasada şeffaflık ve rekabet yoktur, haksız rekabet vardır. Ekonomik ve sosyal istikrarı bozar.
Hukukun üstünlüğü, bireylerin ve şirketlerin haklarını korur, mülkiyet hakları, sözleşme hükümleri ve ticaretle ilgili düzenlemelerin uygulanabilirliğini temin eder. Bu da, yatırımcılar için bir güven ortamı yaratır. Hukukun üstünlüğü olmayan bir ortamda, yatırımcılar, mülkiyet hakları, sözleşme ihlalleri ve yolsuzluk gibi risklerle karşı karşıya kalabilirler. Ancak hukukun üstün olduğu bir ortamda, ekonomik aktörler, yatırımlarını daha güvenli bir şekilde yapabilir, ticaret yapabilir ve kaynakları daha verimli bir şekilde kullanabilirler.
5- Sosyal barış oluşur.
Demokrasi aynı zamanda toplumda, radikal ve aşırı ideolojik çizgilerin törpülenmesine imkan sağlar. Siyası ve sosyal gerilimi azaltır. Toplumda fikir tartışması, rasyonel çözüm yolu bulmanın imkanlarını yaratır. Toplum içindeki çatışmaları azaltır. Sosyal barış, ekonomik faaliyetlerin istikrarlı bir ortamda sürdürülmesine yardımcı olur.
6- Yolsuzluk azalır.
Hukukun üstünlüğü, yolsuzluğun önlenmesi için kritik bir rol oynar. Hukukun güçlü bir şekilde uygulanması, devletin ve özel sektörün denetimini sağlar. Yolsuzlukla mücadelede etkili bir yasal altyapı, kaynakların doğru bir şekilde dağıtılmasını ve verimli kullanılmasını sağlar. Yolsuzluğun azaldığı bir ortamda, hem devletin hem de özel sektörün kalkınma hedeflerine daha sağlıklı bir şekilde ulaşması mümkün olur.
Demokrasi ve hukuk yoksa, ülke kaynakları otokratlara, krallara, emirlere gider. Halkın aç kalması kaçınılmaz olur.
Alkışlanacak bit yazı.