Yarım asırdır Demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçiş dönemi yaşıyoruz. Güney Kore bu geçişi çok daha hızlı yaşadı ve bitirdi. Komünist dikta rejiminden daha 20 yıl önce çıkmış Bir çok doğu Avrupa ülkesi de bizden daha ileriye geldi.
Söz gelimi Freedom House Dünya özgürlük endeksinde sivil özgürlükler ne Romanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi Doğu Avrupa Ülkeleri özgür ülke statüsünde yer alıyorlar. Biz ise kısmen özgür olan ülkeler içinde yer alıyoruz. Sözün kısası, demokraside geri sayıyoruz.
Ekonomik refah ile demokrasi arasında sıkı bir bağ var. Her şeyden önce, dünyanın en zengin ülkeleri dünyanın en demokratik ülkeleridir.
Demokrasi hükümetlerin yapacağı sosyal ve ekonomik faaliyetlerde
Yolsuzluğu sınırlayacak hesap verme mekanizmalarına sahiptir. Dikta hedefli veya doğrudan diktanın hakim olduğu yönetimlerde, teşebbüs özgürlüğü diktaya hizmet edenlerle sınırlıdır. İktisadi ajanlar, dinamizmini kaybetmiştir.
Çin demokratik açıdan özgür olmayan bir ülkedir. Ne var ki Çinin büyümesi ve cari fazla vermesi dünyada örnek gösterilir. Ancak bana göre Çin örneği aldatıcıdır. Çin büyüyor, GSYH’ sı artıyor ve fakat bu büyüme topluma yansımıyor. Dönüyor ABD toplumuna yansıyor.
Söz gelimi Çin dış ekonomik ilişkilerde cari fazla veriyor. Bu fazla Çin Merkez Bankası döviz stoğu’nun artmasına yol açıyor. O kadar ki Çinin döviz stoğu şimdilerde 3.5 trilyon dolara ulaşmıştır. Çin Merkez Bankası bu stoğu ABD devlet tahvillerine yatırıyor. Çin’in ABD devlet tahvillerine yaptığı yatırımdan elde ettiği ortalama getirinin yüzde 3-4 olmasına karşılık, Çin’deki ABD firmalarının doğrudan yatırımlarından elde ettikleri ortalama getiri, 2008’de yüzde 33’tür. (Vikipedi )
Birleşmiş Milletler‘in 72 ülkeyi kapsayan raporuna göre,Çin’de ortalama işçi ücretleri dünya ortalamasının yarısı kadar , 656 dolardır. ABD’ise Çinin 5 katından fazla , 3.353 dolardır. Çin ABD’ ye ihraç ettiği ürünlerin imalatı için işçisine ayda ortalama 656 dolar ödemekte , buna karşılık ABD Çin’ e ihraç ettiği ürünlerin imalatı için işçisine 3.355 dolar vermektedir. Eğer demokrasi içinde büyüyen bir Çin’ olsaydı, aynı büyüme olmasa da Çin halkı ABD’ ye çalışmazdı.
Bizim toplumun Demokrasiden çok din ve inanç konusunda daha hassas olması, demokrasinin daha hızlı yerleşmesini engelliyor. Daha önemlisi siyasiler bu hassasiyeti kötüye kullanıp, istismar ediyorlar. Din ve inanç istismarı ile siyaset yapmak, hem günahtır hem de zamanla toplumun dini ve inanç bağlarını olumsuz etkiliyor. Din istismarı hep geç anlaşılıyor ve fakat bir defa anlaşılması tepkiye dönüşüyor. Bunun içindir ki Laiklik, Demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Demokratik toplumlarda insanlar inançlarını daha serbest yaşarlar. Demokrasinin gelişmesi için toplumun, demokratik haklar, yargı bağımsızlığı, siyasi gerginlikler, yolsuzluklar ile seçme ve seçilme haklarında daha hassas olması ve haklara sahip çıkması gerekir.
Bizim toplum radikal düşünce ve eylemlere her zaman tepkili olmuştur. Siyasi partiler din ve mezhep istismarından, etnik ayırımcılıktan ve özellikle son zamanlarda moda olan Türk karşıtlığı gibi radikal düşüncelerden uzak durmalıdır.
En tehlikeli olanı da maalesef küreselleşme sürecinde yaşadığımız Fikir yolsuzluğudur. Bu yolsuzluğu Soros gibi spekülatörler ve spekülatif sermaye para vererek, çıkar sağlayarak kontrollü yaptırmaktadır.