ÇOK AYIP OLUYOR…

21 Şubat 2011 günü birçok gazetede AKP’ nin tam sayfa ilanı vardı. Bu ilanda 21 Şubat 2001 ile 21 Şubat 2011 tarihleri için, karşılaştırmalı olarak, bazı ekonomik göstergeler yer alıyordu.

 

Böyle bir ilan vermek AKP’ nin bileceği iştir… İlan vermek hakkıdır… Ancak gerçekleri saptırarak, işine gelen rakamları verip, işine gelmeyenleri saklamaya, gerçekleri farklı gösterip halkı aldatmaya hiçbir zaman ve hiç kimsenin hakkı yoktur.

 

 

Her şeyden önce, 2001 kriz yılıdır… Şubat 2011 yılı ise krizden çıkış yılı, ekonomide genişleme yılıdır. Eğer karşılaştırma yapmak gerekirse, 2001 değerleri ile 2009 değerlerini karşılaştırmak gerekir. Kriz yılı ile genişleme yılını karşılaştırmak biraz ayıp kaçıyor.

 

Örneğin, dış ticarette başarı veya başarısızlığın, ithalat, ihracat ve dış ticaret ayakları vardır. Yalnızca ihracat rakamlarını karşılaştırmak, doğruyu saptırmaktır. Doğru gösterge dış ticaret açığıdır.

 

Dış borç olarak yalnızca IMF’ ye borç gösterilmiştir. Gerçekte önemli olan Türkiye’nin dış borcudur. Türkiye’nin 2001 yılında toplam dış borcu dış borcu 111.5 milyar dolar iken, 2011 Şubatında 285 milyar dolardır.

 

Öte yandan, kriz olmasaydı, bankalar yeniden dizayn edilmezdi ve sonradan daha büyük patlak verirdi.

 

Bir ayıbı da bazı basın organları yapıyor… Bunlardan bir kısmı bu ilanı haber olarak tek taraflı, manşetten verdi. Dünkü bir gazetenin ekonomi sayfasında ise yine manşetten ve bu ilanı kaynak göstererek ‘’sadece işsizlik ve cari açıkta dikiş tutmadı‘’ şeklinde bir haber yer aldı.

 

Aslında işsizlik ve cari açıkta başarı yoksa, geriye bir şey kalmıyor. Zira ekonominin üç temel ayağı var… Üretim, istihdam ve bölüşüm… Politikalar bu dengeleri sağlamak için üretilir. Diğer göstergeler, bu temel dengelerin detayıdır.

 

Eğer bir ülkede dış ticaret açığı yüksekse, üretimde denge yok demektir. Türkiye de kur sistemi üretimi değil, ithalatı teşvik ediyor. Türkiye’nin dış rekabet gücünü düşürüyor. Bunun içindir ki, içeride üretebileceğimiz birçok hammadde ve aramalını ithal ediyoruz. Bu yüzden yüksek dış ticaret açığı ve devamı olarak yüksek cari açık veriyoruz.

 

Yani, ekonominin üretim ayağı çalışmıyor.

 

İşsizlik ayağı ise, görünen işsizlik dışında, iş aramayanlardan oluşan fiili işsiz sayısı da yüksektir. Açıklanan işsizlik oranı ise1995 ile 2000 yılları arasında yüzde 7 iken, 2001 krizinde yüzde 10’a çıktı. Şimdi ise yıllık yüzde 12 düzeyindedir.

 

Üçüncü ayak, bölüşüm ise ters çalışıyor. Bu tersliği Türkiye’ deki milyarder sayısının, Japonya’daki milyarder sayısından fazla olması gayet net açıklıyor.

 

Türkiye de finans ekonomistleri türedi. Borsa iktisatçıları çıktı. Gerçekte bu insanlara da ihtiyaç var… Çünkü bunlar teknik insanlardır. Ancak iktisadi olaylara yalnızca finans penceresinden bakmak, gerçekleri görmeye, iktisat politikaları oluşturmaya engeldir.

 

Basın bu noktada da saptırmıştır… Medyanın bu çevrelerden ilan ve gelir beklentisi olduğu için her medya kuruluşunun borsada hisse senedi olduğu için, iktisatçı denilince bu arkadaşları anlıyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir