Cumhuriyet döneminde 84 yıllık siyasi yaşamımızda, çok sayıda siyasi parti geldi geçti. Bunların çoğu marjinal düzeyde kaldılar.
1960 sonrası kurulan partilerin çoğu, kendilerini Demokrat Parti’nin devamı olarak lanse ettiler. Ancak bunların ömrü bir siyasi partinin olması gereken ömründen daha kısa oldu.
Cumhuriyetin, 1980 zorunlu kesinti dışında, devamlı tek partisi CHP oldu.
CHP’de de her kurultay döneminde kendilerini muhalif gurup olarak isimlendiren insanlar çıktı.
Bu defaki muhalefetin, geçmiş dönemlere göre daha marjinal kalacağı anlaşılıyor.. Zira bu defa muhalefet yapanların gerekçeleri çok zayıftır ve hiçbir projeleri yoktur.
1)Muhalefetin öne sürdüğü gerekçeler birisi, “üst yönetimin başarısız olduğu” şeklindedir.
· Gerek örgüt ve gerekse Laik Demokratik Cumhuriyeti savunanlar, 22 temmuz seçimlerini başarısızlık olarak görmüyorlar. Seçim sonuçlarını CHP’nin oyunu artırdığı ve fakat iktidar olma hedefini tutturamadığı şeklinde yorumluyorlar.
· Kaldı ki, bu gün muhalefet edenlerin çoğu zaten üst yönetimde olan insanlardı. Bunlardan birisi gurup başkan vekiliydi. Bu bir anlamda gurup başkanı genel başkanın meclisteki vekilidir. Bir diğeri genel sekreter yardımcısıydı.. Bir çoğu milletvekiliydi .. Ve bir kısmı da partinin kurultaydan sonra en yetkili organı olan parti meclisi üyeleriydi. Eğer kendi inançlarına göre ortada bir başarısızlık varsa, bu başarısızlık kendilerine aittir. Bunların şimdi muhalefete geçmelerinin nedeni, hesap vermekten kaçmalarıdır.
Çelişki var
2) Üst yönetimde görev alıp da veya listenin birinci sırasında olup ta genel seçimlerden sonra muhalefete geçenler aslında açıkça çelişkiye düşmüşlerdir.
· İnsana sormazlar mı, eğer CHP’de yanlışlar var idiyse, seçim öncesi “bu yanlışların sorumluluğunu taşıyamam” diyerek bulunduğunuz üst yönetim görevinden neden ayrılmadınız ? Eğer bu gün aday belirlemede anti demokratik olduğunu öne sürüyorsanız , seçimden önce neden listelerde yer aldınız ? Ve anti demokratik olarak listede yer almayı reddetmediniz?
· Yine Bazı arkadaşlar bazı illerde liste birincisi oldukları halde, seçilemediler. 7 milletvekili çıkaran bir ilin birinci sırasında seçilemeyen bir adayın da üst yönetimi sorumlu tutması haksızlıktır. Tersine sorumluluk varsa, bu sorumluluk daha çok kendisine ait olmalıdır.
3) Seçimler sırasında üçüncü bölgeden 25 aday arasında on birinci sırada yer alan bir aday arkadaşımız, seçimden yaklaşık 40 gün önce yapılan bir toplantıya katıldı. Ancak ondan sonra ya yurt dışında idi veya Bodrum’da idi. Seçimlere katılmadı. Ve ortak karar gereği, masraflar için de para ödemedi. Böyle bir insanın şimdi muhalefet yapması, etik açıdan ne kadar doğru olur? Okuyucunun takdirine bırakıyorum.
Muhalefet nedir ?
4) Bir partide yönetime muhalefet, ilçe kongrelerinde, il kongrelerinde ve kurultay sırasında yapılır. Ayrı parti gibi ayrı mekanlar tutup, bunu basına açıklamak , parti içi muhalefet değildir. Kamu oyu bunu post kavgası olarak algılar. Kaldı ki, bu tür muhalefet yapanların üst yönetimi suçlamak dışında bir projeleri de ortada yoktur.
5) Seçimlerde kamu oyunun ve örgütün yenileşme talebine karşı, CHP de milletvekillerinin çoğu değişti. Genel başkan kurultayda da yönetimin bir kısmının değişeceğini ifade ediyor. Genel başkan “tazelenmiş , yenilenmiş bir kadroyla yolumuza devam edeceğiz” diyor. Yenilik isteyenler veya üst kadrolara karşı olanlar neden kurultayı beklemediler. Genel Başkan olmak hevesi, sorunları medyada tartışmaktan mı geçiyor ?
6 ) Milletvekilliği bir meslek değildir. Daha iyi vekillik yapacak olanların gelmesi için , bazılarının gitmesi gerekir. Bir veya birden fazla dönemde vekillik yaptığı halde veya hayat boyu CHP’nin imkanlarını kullandığı halde, şimdi vekil olamayanların hemen muhalefet yapmalarını kimse doğru bir yol olarak görmüyor.
Muhalefet gurubu kuran veya ferdi olarak muhalefet yapan arkadaşlar eğer partinin başarısı için öneri getirseler herkes memnun olur. Bunun yerine işi kişisel kavgaya dönüştürmek hem partiye ve hem de kendilerine zarar verecektir.