IMF raporunda performansınız iyi… Ancak devlet borcu ve cari açık nedeniyle ekonomi kırılgan deniliyor…
Her iki riskte bilinen risklerdir… Ancak IMF söyleyince ancak algılanıyor…
IMF’ye göre Kamu borçlarının yarısının dövizle olması ve dolarizasyon kırılganlığı artırıyor.
Cari açık sorununda, temel problem, kriz faturasını kimin ödeyeceğidir… Cari açığın bir kısmı dış borçla kapatılıyor… Dış borç demek, krizin faturasını topluma yaymak demektir… Bu kararı, IMF ve Ecevit başkanlığındaki hükümet vermişti… AKP’de aynen devam ediyor.
1) Cari açık nedir?
Aslında dış cari işlemler açığına, kısaca ‘’cari açık‘’ deniliyor… Dış cari işlemler ise, ithalat ve ihracat , turizm gibi hizmet geliri ve gideri, yatırım geliri ve gideri ile cari transfer işlemleridir. Bu işlemler arasındaki fark, cari açık veya cari fazladır… Başka bir ifade ile cari açık, giren dövizlerle çıkan dövizler arasındaki farktır… Döviz açığı da diyebiliriz.
Türkiye’nin döviz açığı, geçen sene 15.6 milyar dolara yükseldi… Bu sene ilk üç ayda ise 6.3 milyar dolar oldu… Yani eğer önlem alınmazsa, bu sene daha yüksek olacak.
DIŞ AÇIKLAR |
|
YILLAR DIŞ TİCARET AÇIĞI DIŞ CARİ DENGE |
|
2000 -26.7 – 9.8 |
2001 -10.1 3.4 |
2002 -15.5 – 1.5 |
2003 – 22.1 – 7.9 |
2004 – 34.3 -15.6 TOPLAM AÇIK -108.7 -31.4 |
2) Neden cari açık veriyoruz?
Bir ülkede cari açık,
1) iç tasarruf açığı,
2) Büyüme,
3) Düşük kur- değerli TL, gibi nedenlerden ortaya çıkar.
Hızlı büyüme, dış ticaret açığının artmasına neden olur… ithalat talebi artar… Üretim için gerekli, makina, teknoloji, aramalı ve hammadde ithalatı artar… Yine fert başına gelirin artması da, ithal tüketim malına olan talebi artırır…
Cari açığın olduğu yıllar, döviz kurlarının düşük, Türk Lirasının değerli olduğu yıllardır.
Dalgalı kur’a rağmen düşük kur olur mu? Olur… Ve aşağıdaki nedenlerle kurlar düşük kalmıştır…
· Türkiye‘de dalgalı kur politikası için sanayileşmiş ülkelerde olduğu kadar Rekabet şartları oluşmamıştır…
· Türk Lirası lafta konvertibl’dir... Ancak Uluslararası piyasalarda kabul görmez.
· TL reel faizleri, döviz hesaplarına verilen faizlerden çok yüksektir. Bu durum, döviz kurlarını bastırmıştır. İç borç ihtiyacının yüksek olması, para arzının kısıtlanması ve ekonomide risk oranının yüksek olmasından dolayı, reel faizleri daha aşağı düşürmek imkanı olmamıştır.
· IMF’nin taze kredileri döviz arzını artırmıştır...
· Hazinenin ihraç ettiği döviz hamili ve dövize endeksli kağıtlar, bankalar ve işletmelerde, döviz yerine pozisyon olarak tutulmaktadır. Bu nedenle bankalar tüm döviz kredilerini kullanmıştır. (Bu şekilde bankaların gizli pozisyon açıkları oluşmuştur.) Gizli pozisyon açıkları da Döviz arzını artırmıştır.
3) Cari açığın ekonomik ve sosyal etkileri ..
Gerek 2004 yılında oluşan 15.6 milyar dolar cari açık ,gerekse 2005 yılının ilk üç ayında oluşan 6.3 milyar dolar cari açık önemli bir dengesizliktir.
Makul düzeylerde oluşan cari açık ve cari fazla risk oluşturmaz…
· Cari açık kriz demek değildir… Ancak kriz için altyapı oluşturmuştur.. Ekonomide kırılganlık artırmıştır. Depremde olduğu gibi, olumsuz enerji birikimi yaratmıştır.
· Devalüasyon riski oluşmuştur.
· Düşük kur aramal, hammadde ve tüketim malı ithalatını artırmıştır… Bu şartlarda ithal malı daha ucuz olduğundan, iç üretim yerini giderek ithalata bırakmaktadır. Bu yüzden örneğin, pamuk üretimi gerilemiştir… Pamuk ithalatı artmıştır… İplikte de aynı şekilde… SEKA’nın kapanma nedeni de selüloz ithalinin daha ucuza gelmesidir… Yani aynı nedendir.
2004 NE İTHAL ETTİK? (Milyar dolar) 2004
YATIRIM MALLARI İTHALATI 17.3
HAMMADE İTHALATI 65.4
TÜKETİM MALLARI İTHALATI 13.9
– Binek otomobiller 4.2
– Dayanıklı tüketim malları 1.4
– Yarı Dayanıklı tüketim malları 1.9
– Dayanıksız tüketim malları 3.2
– Motor benzini 2.4
– Diğer 0.5
· İthalatın iç üretimin yerine ikame edilmesi sonucu, içeride yatırım oranı artmamış ve işsizlik tırmanmıştır.
· Düşük kur nedeniyle rekabet gücümüz düşmüştür.. Özellikle milli parasını ABD dolarına bağlayan Çin karşısında, rekabet imkanımız kalmamıştır…
· Cari açık, dış borçla ve kısa vadeli sıcak parayla kapatılmıştır... Sıcak para kırılganlığı artırmıştır… Kriz şartlarını hazırlamıştır.
· Cari açığı kapatmak için alınan dış borcunu ve faizini sonunda toplum ödeyecektir… Eğer dış borç, yatırım yapmak veya darboğazı aşmak için alınmış olsaydı, kendi kendini öderdi… Cari açığı kapatmak için alınan dış borç ise, ucuza ithal malı kullananların bu nedenle elde ettikleri faydanın, borç olarak gelecekte topluma ödetilmesi anlamına gelmektedir. Bu sistem içinde finanse edilmiş olan ve 2000 yılından bu güne kadar oluşan toplam 36-37 milyar dolarlık cari açık, gelir dağılımını daha çok bozmuştur.
· Cari açık ekonomide ülke risk oranını artırdığı için, yabancı yatırım sermayesi gelmemiştir… Şimdiden sonra da gelmeyecektir. Yine risk yüksek olduğu için, dış borçlanma faiz oranı yüksek olmuştur.
· Düşük kur, ekonomide afyon etkisi yapmıştır. Suni bir istikrar görüntüsü yaratmıştır… Bu durum iktisadi ajanların ve ekonomi yönetiminin yanlış kararlar almasına neden olmuştur.
· Cari açık oluştukça IMF faiz dışı fazla oranını artırılması için dayatmaktadır… Faiz dışı fazla, kamu altyapı yatırımlarını durma noktasına getirmiştir…
4) Çözüm nedir?
Eğer cari açık uzun vadeli yabancı yatırım sermayesi ile kapatılmış olsaydı, bu aynı zamanda yatırımları, verimliliği ve istihdamı da artıracak ve açık telafi edilecekti… Açığın Borçla ve sıcak parayla finanse edilmesi, ikinci bir risk olarak ortaya çıkmış oluyor…
· orta ve uzun vadede yapılması gereken, kur rejimini değiştirmektir… Dalgalı kur rejiminden, daha gerçekçi, Türk Lirasının aşırı değer kazanmasını veya değer kaybını önleyecek bir rejime geçmemiz gerekir.
· Türk lirası ve döviz’de mevduat faizleri arasındaki fark azaltılmalıdır… Türk lirası faizleri 6 ay içinde enflasyon artı yüzde 5 veya 6 düzeyine indirilmelidir… Döviz mevduatına verilen faizlerde, yüzde 5 düzeyine çıkarılmalıdır… Bunun için Merkez Bankası, yurt dışındaki işçilerin açtığı Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesaplarının faizlerini yükseltmelidir… Faizler arasındaki uçurum daralırsa, dövize olan talep artar…
· Hazinenin iç borçları içinde yer alan dövize natık kağıtlar geri ödenirken, dövizle ödeme yerine; Türk Lirası ile ödenmelidir.
· Merkez Bankası, daha büyük montanlı alımlar yapmalıdır.
· IMF’den yeni döviz kredisi almaktan vazgeçmeliyiz… Yani kredi ve düşük kur afyon etkisi yapmaktadır.
· Hazine kağıtlarının ve takas kağıtlarının, döviz poziyon açıkları yerine konulması önlenmelidir… Böyle olunca bankaların gizli pozisyon açıkları oluşuyor. Özellikle Bankalar pozisyon açıklarını döviz yazılı veya dövize endeksli kağıtlarla kapatırsa, bu durum kendileri açısından da risk oluşturur.