IMF dahil uluslar arası kuruluşlar da artık cari işlemler açığının, Türkiye için en büyük risk olduğunu telaffuz etmeye başladı. Hükümet üyelerinin de cari açık konusunda endişeli oldukları anlaşılıyor. Ancak aynı hükümet üyeleri beklentileri yönetmek için , finanse edildiği sürece cari açığın önemli olmayacağını söylüyorlar. Türkiye de ithalat ve ihracat farkından doğan dış ticaret açığının bir kısmı turizm gelirleriyle, işçi dövizleriyle, yurt dışı müteahhitlik gelirleri ile karşılanıyor… Geriye döviz gelir ve döviz giderleri farkı olarak cari açık kalıyor. Başka bir ifade ile, cari açık bir ülkenin döviz kaybını gösteriyor.
AKP iktidarında bu sene dahil, toplam 234.8 milyar dolar dış ticaret açığı oluştu. Bu açığın bir kısmı yukarıda saydığımız gelirlerle karşılandı. Geriye 164.6 milyar dolar cari açık kaldı. Yani Türkiye’nin AKP iktidarında 164.4 milyar döviz kaybı oldu.
1) Cari açığın İki nedeni var…
Birisi büyümede iç tasarrufların yetersiz olması ,
Diğeri de milli paranın aşırı değer kazanmasıdır .
2007 ve 2008 yıllarında büyüme oranları 2006 yılının altına düştü. Buna rağmen cari açık ikiye katlandı. Demek ki cari açığın tek nedeni , Kurun düşük olması yani YTL’nin aşırı değer kazanmasıdır.
Merkez Bankası reel kur endeksine göre, 2002 yılı ile 2008 arasında döviz kurları yüzde 40 dolayında değerlendi.
7 Ağustos 2008 günü , Financial Times’ta “Türk lirası dolara karşı yüzde 45.5 değer kazandı. Halbuki paritenin korunması için doların yüzde 53.7 oranında yükselmesi gerekirdi” şeklinde yazdı.
Dalgalı kur sistemi çalışmadığı için , döviz kuru dengesi oluşmadı.
Çünkü içeride faiz oranı yüzde 20, dışarıda yüzde 5’tir. Bunun için Türkiye’ye kısa vadeli sermaye giriyor. Giren sıcak para fırsatçı sermaye ve özel sektörün dış borçlanması, cari açıktan fazla olduğu için, döviz arzı artıyor. Kur baskı altında kalıyor. Sonuçta değerli YTL ( yani düşük kur) nedeniyle ithal edilen mal ve hizmetler, içeride üretilen mal ve hizmetlerden daha ucuza geliyor.Örneğin iş adamı içerideki iplik fabrikasını kapatıyor. İthalat yapıyor. Bu yolla işçi derdinden de kurtulmuş oluyor. Sonuçta, üretimin yapısı değişti.. İthalata dayalı bir üretim yapısı oluştu.
Türkiye bu yapıdan kurtulmazsa, cari açığın altında kalır. Kurtulması için bir geçiş dönemi içinde aşırı değerli YTL’den kurtulması gerekir. Kur artarsa özel sektörün toplam 172 milyar dolar tutan dış borcunun maliyeti de artar.
2) Geleceğimizi ipotek altına aldı
Cari açığın finansmanı, sıcak para, spekülatif sermaye girişi ve dış borçla yapılmıştır. Sıcak para da ne zaman gideceği belli olmayan kısa vadeli dış borç demektir.
Sıcak para ekonomide kırılganlığı artırmıştır. Bu nedenle Borsa dünyanın en kırılgan borsasıdır.
Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku 55 milyar dolara çıkmıştır. Özel sektörün toplam dış borç stoku 72 milyar dolardır. Kur artışı olursa, özel sektör dış borç ödemekte zorlanacaktır.
Türkiye dış borcu için yüksek faiz ödemektedir.
Düşük kurla ithal malı kullananların kullandıkları bu ithal mallarının düşük kur kadar olan kısmını toplum ödemektedir.