Öteden beri Merkez Bankası başkanları, enflasyonu gıda fiyatlarındaki artışa bağlar. Gıda fiyatlarındaki artış doğal şartlara da bağlı olarak değişmektedir. Ancak asıl sorun bu sektörde istifçilerin ve aracıların kartelleşmesidir. Bu aracılar stok yaparak, gerekirse gıdaların bir kısmını tahrip ederek, piyasada yüksek fiyat belirliyorlar.
Normal bir ekonomide Ekonomi yönetimi gıda fiyatlarının neden arttığını tespit etmeye çalışır. Piyasada bu tür tekelleşmeyi önlemeye çalışır. Bizde de Anayasaya göre Devlet piyasada rekabetin önünü açmak, bu tür kartelleşmeyi önlemek zorundadır. Ne var ki, biz ise işin kolayına kaçıp TÜFE sepetini değiştirerek enflasyonu düşük çıkarmayı tercih ediyoruz. Geçtiğimiz yaz bazı bakanlar TÜFE sepeti içinde Gıdanın payının düşürülmesi gerekir dediler ve TÜİK’ te aynen öğle yaptı. Gıda ve alkolsüz içeceklerin TÜFE sepeti içindeki payını yüzde 23.68’den, yüzde 21.77’ye düşürdü. (Aşağıdaki tablo )
TÜFE sepeti içinde yer alan, Alkollü içecekler, lokanta ve oteller, eğlence ve kültür ve diğer çeşitli mal ve hizmetler düşük gelir guruplarını, işçi ve memuru ilgilendirmiyor. TÜFE sepeti içinde bunların payı arttı. Buna karşılık düşük gelir gurubunun harcamalarının içinde gıda ve konut daha çok yer tutuyor. Bunların da sepetteki payı düşürüldü.
Halkın yüzde 90’ı kazandığı parayla ancak geçiniyor. Kazandığı paranın çoğunu da gıdaya harcıyor. Söz gelimi 1400 liralık bir ücretin yüzde 21.77’si 305 lira eder. Üç kişilik bir ailenin bir ayda bu parayla karın doyurması mümkün mü? Elbette yüzde 10’luk zengin bir kesimin harcamaları içinde gıda daha da düşük bir pay da alabilir. Ancak Türkiye şartlarında halkın yüzde 90’ının harcamaları içinde gıdanın payı en az yüzde 50 dir.
Bu şartlarda bulunan TÜFE oranı, mutfak enflasyonu dediğimiz, gıda ve konut enflasyonundan daha düşük çıkacaktır. Ücret ve maaş artışlarında yıllık TÜFE oranı esas alınıyor. Bu demektir ki, işçi ve memura onların fiilen yaşadığı enflasyondan daha düşük bir oranda yani ortalama TÜFE oranında zam yapılacaktır. İşçi ve memura gerçek enflasyonun altında zam vermek, onlardan gizli vergi almak demektir.
Başka bir ifade ile Maaş ve ücretlere ortalama enflasyona göre artış yapmak, işçi ve memurun göreceli refahını düşürüyor. Zenginin harcamaları içinde gıdanın payı düşük olduğu için işçi ve memura daha az zam yapılıyor. İşçi ve memurun hakkı yeniliyor. Devlet ve İşveren, memur ve işçiden gizli ve haksız gelir sağlamış oluyor.
Ne yapılmalı?
TÜFE sepeti için, aileler nezdinde anketler yapılıyor. Oranlar tespit edilirken zengin, orta gelir gurubu, düşük gelir gurubu, hepsi için ortalama bir fiyat artışı hesap ediliyor. Harcama sepeti içinde yer alan her bir harcama kalemine verilecek ağırlıkların, ev halkının bütçesi içindeki yerini (oranını) doğru temsil etmesi gerekir. Bu doğrultuda işçi ve memur için, bu kesimlerin harcama sepeti içindeki gıda ve konut harcamalarını gerçek ağırlıkları bulunarak, ayrı bir enflasyon hesabı, bir Geçinme endeksi yapılabilir.
Sonuç: TÜİK, Ücretliler için ayrı bir harcama sepeti hazırlamalı ve ayrı bir geçinme endeksi yapmalıdır. Ücretlerde ve maaşlarda artışlar, bu geçinme endeksine göre yapılmalıdır.