Cumhuriyetin kazanımları açısından, siyasi partilerde yozlaşma var. AKP yeni Türkiye, CHP yeni CHP diyerek, laik demokratik düzeni tartışmaya açabildiler. Sanki birden çok laiklik modeli varmış gibi, herkes laikliği işine geldiği gibi tarif etmeye başladı. MHP, parti içi demokrasiyi askıya aldı. Demokrasinin ve hukukun yolunu tıkadı. Bu şartlarda Çağdaş Türkiye kimliğini sürekli aklımızda tutmamız ve hatırlatmamız gerekir.
1)Demokrasi
Modern Türkiye ancak ve ancak, bireyin hukuki, ekonomik ve sosyal haklarının en üst düzeyde tutulduğu, devlet olanaklarının toplumun kalkınması ve ülkenin sosyal gelişmesi için kullanıldığı, siyasi tercihlere dolaylı veya dolaysız etki ve müdahalenin olmadığı, çoğunluğun azınlığa tahakküm edemediği, milli değerlerin ve ulusal çıkarların ön planda tutulduğu bir demokrasi anlayışı içinde daha güçlü olacaktır.
Laikliğin dine karşı bir duruş olarak algılanması değil, dini tahakküme ve istibdada ve inanç istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir. Laikliğin olmadığı bir Türkiye’de demokrasinin de olmayacağı çok açıktır. İslam dini bünyesinde, ibadet yanında sosyal ilişkileri yöneten yasaları da barındırır. Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar. Kaldı ki uygulamada halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan demokrasinin olmayacağı denenmiş bir gerçektir.
2)Hukuk ve Adalet
Hukukun evrensel fonksiyonu, toplumsal yaşamı düzenleyip insanların barış ve güvenlik içinde bir arada yaşamalarını sağlamaktır. Hukukun idesi ve ideali adalettir. Adalet, “bir eşitlik düşüncesi” dir.
Hukuk ve adaleti siyasi etkiden ve siyasi vesayetten uzak tutmanın yolu da halkın bilinçlenmesinden ve siyasi süreç içinde doğrudan denetim yapmasından geçer. Adaletin geçmişin bir rövanşı olarak dizayn edilmesi, barış ve güvenlik için tehdittir. Toplumsal ayrışma yaratır. Türkiye’de hukuk, yargı ve adaletin insanları mutlu eden, rahatlatan toplumu ferahlatan bir alan olmasını sağlamak her yurttaşın görevidir.
3) Özgürlük
Geçmişte ve Bugün insan özgürlüğü, siyasi ideolojilerin bir aracı olarak kullanılmıştır. Özgürlüğün kullanılmasında fertlerin hür iradesi ipotek altına alınmış, siyasi anlayışlar maddi ve manevi baskı ile empoze edilmiş ve özgürlükler üstünde çevre baskısı yaratılmıştır. İnsanımızın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirlemesi önlenmiştir. İnsan özgürlüğü ve tercihler, siyasi iktidarların ve devletin keyfi müdahalelerinden masun bırakılmalıdır. Bireyler, başkalarına bir insan hakkı ihlali yoluyla zarar vermedikçe, istedikleri kararları alabilmeli, istedikleri gibi yaşayabilmelidir.Türkiye’de düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü çağdaş medeniyetler seviyesinde yeniden tarif edilmelidir.
4 ) Cumhuriyet Değerleri
Atatürkçülük ve cumhuriyet değerleri, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik geleceğinin garantisidir. Bu değerlere karşı zaman, zaman değişik şekillerde dolaylı ve dolaysız olarak maalesef her partide ve zaman zaman kampanyalar açılmaktadır. Devleti zayıflatmak ve devre dışında bırakmak, kamu kurum ve kuruluşlarını zafiyete uğratmak yoluyla, ülkenin ekonomik ve siyasi anlamda dış güçlerin etkisine sokulması için tarih boyunca yabancı lobi faaliyetleri yapılmıştır ve bu günde yapılmaktadır. Kuruluş yıllarında başkaldırı ve bölücü faaliyetlerde bulunanların ve cumhuriyeti engelleyenlerin misyonu olarak devam eden düşünce ve girişimler de bu gün kamplaşma ve kutuplaşma lobileri oluşturmuştur. Atatürk’ün bağımsızlık ve ülke bütünlüğü anlayışına sahip çıkmalıyız. Cumhuriyetin değerlerini koruyup ve geliştirerek Türkiye’mizi çağdaş medeniyetler düzeyine taşımalıyız.
5)Ekonomik ve Siyasi Kimlik
Ekonomide cari açık, dış borç ve yabancıya varlık satışı, ülkenin potansiyel ekonomik gücünü zayıflatmıştır. Ülke çıkarlarını ön planda tutan Ulusal politikalarla bu kısır döngüyü kırmamız gerekiyor. Siyaseti günlük ağız dalaşından çıkarıp, Türkiye’ye yakışır hedefler için proje yarışı haline sokmalıyız Cumhuriyetin temel hedefi olan ”ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar verebilecek yanlışları” denetlemeliyiz.
Yurtta sulh, cihanda sulh hedefini koruyarak tam bağımsız ve kişilikli bir dış politika uygulamalıyız.