AKP eğer isteseydi tarafsız ve önce halkın çoğunluğunun
sonra Mecliste 367 milletvekilin evet diyebileceği bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarabilirdi.. Oysaki , Gül aday olarak , Başbakan , Meclis Başkanı ve Gül’ün üçlü kararı ile aday seçildi..
Anayasanın 101 maddesine göre , Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir.. Elbetteki bu tarafsızlık yalnızca partisinden istifa etmesi gibi şeklen bir tarafsızlık değildir. Anayasanın bu tarafsızlığı özde bir tarafsızlık olarak gördüğü çok açıktır. Gül’ün özde tarafsız olması elbetteki düşünülemez.. Önceki , Özal ve Demirel örneği , bu günkü yanlış için de bir örnek olamaz.
Kaldı ki , Bülent Arınç’ın da meclis başkanı olarak tarafsız olması gerekir.. Oysaki Bülent Arınç’ın bu seçimde bir AKP militanı olarak çalıştığını bazı milletvekilleri Cumhurbaşkanlığı seçimi için kendilerini aradığını ( örneğin Emin Şirin ) açıkladılar.
Öte yandan Anayasanın 102 maddesine göre , ‘’Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük millet meclisi üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. ‘’ şeklindedir..
En yalın bir mantıkla , Meclisin açılışında 367 milletvekili yoksa o zaman cumhurbaşkanı adayı gerekli şart olan 367 oyu nasıl alacaktır ?
Bu şartlarda Anayasa mahkemesi büyük ihtimalle , seçimi iptal edecektir..
GÜLÜN DİKENİ VE EKONOMİ…
Seçimin iptali , ekonomide geçici sorunlar yaratabilir.. Ancak eğer Anayasa mahkemesi seçimi iptal etmezse ve Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olursa , Orta ve uzun dönemde ekonomide daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktır.. Gülün dikenleri ekonomik istikrarı daha çok bozacaktır…
- CHP ve ANAP’ tan , bazı millet vekilleri , kendilerine AKP ‘den arandığını ve maddi ve manevi ne gerekirse yapacaklarının söylendiğini , Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendilerine Rüşvet teklif edildiğini açıkladılar. Bu ayıp tek başına AKP ‘nin ve Gül’ün Demokrasi ayıbı olarak siyasi istikrar üzerinde de olumsuz etki yapacaktır. Gelecekte Cumhurbaşkanlığı makamına olan güvenin azalmasına yol açacaktır.
- Gül bilinen milli görüş anlayışının çekirdek kadrosundandır. Bu nedenle Meclis Başkanı Bülent Arınç Başbakana ya sen ya gül veya ben dedi. Bu nedenle bu gün ne derse desin, mensup olduğu düşünce yapısı Anayasal kurumlarını , yüksek yargı organlarını ve cumhuriyetin temel kurallarını değiştirmek olduğu biliniyor.. Halkın yüzde 70’inin bu şartlarda suskun kalmayacağı açıktır. Siyasi ve sosyal sorunların ortaya çıkması ekonomide riskleri artıracaktır.
- Abdullah Gül geçmişte Devletle kavgalı oldu.. Eşini türbanlı olarak Üniversiteye kayıt ettirmek istedi. Arkasından Türkiye’yi Avrupa İnsan hakları mahkemesine şikayet etti. Bu tutum Gül’ün Anayasa, yasalar ve cumhuriyetin kurumlarına olan bakışını yansıtıyor.
DIŞ POLİTİKADA TESLİMİYETÇİLİK …
- Medyada , Kıbrıs ‘ta 23 Nisanın zoraki ve çoşkusuz kutlandığı haberleri yer aldı.. Kıbrıs gibi ülkenin ulusal bir sorununda Hükümet ve elbetteki işin başında bulunan Dış işleri bakanı Gül başarısız oldu.
- AB ‘nin imtiyazlı ortaklık gibi yaklaşımları , AKP iktidarında oldu.. Kuzey Kıbrıs ta PKK ‘nın organize oldu …Askerin siyasi irade olursa girerim demesine rağmen , AKP İktidarı siyasi irade gösteremedi. Dış politikada başarısızlıkların faturası elbetteki o ülkenin dış işleri bakanına çıkar.. Gül dış işlerinde hem başarısız , hem de ABD’ ye karşı tam teslimiyetçi oldu. Bu şartlarda Cumhurbaşkanı olursa , ortaya bir güven sorunu çıkacaktır.
- Halkın yüzde 70’i AKP ‘nin ve AKP düşüncesinin karşısındadır.. Bu yüzde 70 , vecdi gönül gibi daha ılımlı birisi olsaydı belki sorun bu kadar ağır boyutta yaşanmazdı.. Ancak Aynı çoğunluğun bir misyonun ikinci insanını benimsemesi mümkün değildir..
Özetle ,Gül’ün Cumhurbaşkanı olması halinde orta ve uzun dönemde ekonomiyi yatırım ortamının ortadan kalkması gibi önemli riskler beklemektedir.