BÜYÜME DEĞİL GELİŞME

ON yıl önce, küreselleşme rüzgârı o kadar hızlı esiyordu ki, küreselleşmeyi savunanlar, onu önlenemez bir son olarak tarif ediyorlardı. “Dünya global bir köy olacak” diyenler, bu yeni köyde yalnızca sermayenin serbestçe dolaşabileceğini, insanların, emeğin, birçok malın yine eski köylerinde kalacağını söylemiyorlardı.
Gerçekten, sermaye açısından dünya global bir köy oldu… Kalan, üretim, istihdam ve gelir dağılımı sorunları ikinci derecede sorunlar olarak kaldı.
Bizde şimdi ekonomide istikrar olarak yalnızca borsanın çıkması ve döviz kurlarının düşmesinin anlaşılması işte bu sürecin bir meyvesidir.

Küreselleşme sürecinde Türkiye birkaç kriz geçirdi… Bu krizler vadeli sermaye hareketlerinden, kurlardan ve likidite sorunundan kaynaklandı.

Bugün, kur düştükçe olumsuz enerji birikiyor… Piyasalar geriliyor.

Borsa hızlı çıkıyor… Çıktığı gibi de düşüyor… O kadar ki artık bu hareketler günlük olmaya başladı.


Başarı ölçütü gelişmedir

ÖTE yandan Türkiye büyüdü… Ancak biz görmedik… Çünkü büyüme ithalata dayalı bir büyüme oldu… Eğer büyüme topluma yansısaydı, şimdi beş milyon işsiz olur muydu? Eğer büyüme topluma yansısaydı kapkaç-hırsızlık ve terör bu kadar tırmanır mıydı?

Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. Dünyada gelişmekte olan ülkeler sıralamasında orta sıralardadır. Türkiye’nin temel hedefi bu gelişmeyi tamamlamak olmalıdır. İstikrar ve ekonomik başarı ölçütü, büyüme değil “iktisadi gelişme” olmalıdır.

İktisadi gelişmenin hem ekonomik, hem sosyal ve hem de siyasi boyutu vardır… Her üçünde de olumlu gelişmeyi ifade eder. İktisadi gelişme için iktisadi büyüme yanında, iktisadi yapıda, sosyal hayatta, refah düzeyinde, kültürel yapıda ve politik yapıda da olumlu gelişmelerin olması gerekir. Başka bir ifade ile iktisadi gelişme, iktisadi siyasi ve sosyal göstergelerimizin nicelik yanında nitelik bakımından da iyileşmesi demektir.

Reel ücretler geriliyor

KALDI Kİ , iktisadi gelişmenin büyümeden daha önemli bir hedef olması gerektiğini uygulamadaki sorunlar da gösteriyor:

1) Büyümenin toplumsal refah için tek başına yeterli olmadığını gördük. Ekonomide büyüme topluma yansımadı. Örneğin Türkiye de büyümeye rağmen, işsizlik artıyor ve reel ücretler geriliyor.

2) Son yıllarda yaşadığımız büyüme, stok’a ve ithalata dayalı büyümedir… Yeni yatırım olmadığı için, gelecek yıllar için büyüme potansiyeli düşmektedir.

3) Talep açısından gelir dağılımı, üretim açısından sağlıklı ve vasıflı işgücü yetiştirilmesi, piyasa açısından demokratikleşme gibi gelişmeler büyümenin altyapısını oluşturur. Bunlar yoksa, sürekli kalıcı büyüme sağlamak imkânı yoktur.

Ne yapmalıyız?

DÖRT yıl sekiz aylık dönemde bugünkü siyasi iktidarın İktisadi gelişmeden haberi olmadığını anladık. Olsa da IMF reçetelerinde iktisadi gelişme anlayışı yoktur… AKP tamamıyla IMF programlarını yürüttüğü için, iktisadi gelişmeyi bilse bile uygulayamaz.

Uzun dönemli ekonomik ve sosyal istikrar için, iktisadi gelişme anlayışına dayanan, ekonomide olduğu kadar sosyal ve siyasi yapıda da değişmeyi hedef alan yeni program yapmalıyız… Yeni araçlar kullanmalıyız.
İktisadi gelişme hedefleri şunlar olmalıdır:


Başarı ölçütü gelişmedir

ÖTE yandan Türkiye büyüdü… Ancak biz görmedik… Çünkü büyüme ithalata dayalı bir büyüme oldu… Eğer büyüme topluma yansısaydı, şimdi beş milyon işsiz olur muydu? Eğer büyüme topluma yansısaydı kapkaç-hırsızlık ve terör bu kadar tırmanır mıydı?

Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. Dünyada gelişmekte olan ülkeler sıralamasında orta sıralardadır. Türkiye’nin temel hedefi bu gelişmeyi tamamlamak olmalıdır. İstikrar ve ekonomik başarı ölçütü, büyüme değil “iktisadi gelişme” olmalıdır.

İktisadi gelişmenin hem ekonomik, hem sosyal ve hem de siyasi boyutu vardır… Her üçünde de olumlu gelişmeyi ifade eder. İktisadi gelişme için iktisadi büyüme yanında, iktisadi yapıda, sosyal hayatta, refah düzeyinde, kültürel yapıda ve politik yapıda da olumlu gelişmelerin olması gerekir. Başka bir ifade ile iktisadi gelişme, iktisadi siyasi ve sosyal göstergelerimizin nicelik yanında nitelik bakımından da iyileşmesi demektir.

Reel ücretler geriliyor

KALDI Kİ , iktisadi gelişmenin büyümeden daha önemli bir hedef olması gerektiğini uygulamadaki sorunlar da gösteriyor:

1) Büyümenin toplumsal refah için tek başına yeterli olmadığını gördük. Ekonomide büyüme topluma yansımadı. Örneğin Türkiye de büyümeye rağmen, işsizlik artıyor ve reel ücretler geriliyor.

2) Son yıllarda yaşadığımız büyüme, stok’a ve ithalata dayalı büyümedir… Yeni yatırım olmadığı için, gelecek yıllar için büyüme potansiyeli düşmektedir.

3) Talep açısından gelir dağılımı, üretim açısından sağlıklı ve vasıflı işgücü yetiştirilmesi, piyasa açısından demokratikleşme gibi gelişmeler büyümenin altyapısını oluşturur. Bunlar yoksa, sürekli kalıcı büyüme sağlamak imkânı yoktur.

Ne yapmalıyız?

DÖRT yıl sekiz aylık dönemde bugünkü siyasi iktidarın İktisadi gelişmeden haberi olmadığını anladık. Olsa da IMF reçetelerinde iktisadi gelişme anlayışı yoktur… AKP tamamıyla IMF programlarını yürüttüğü için, iktisadi gelişmeyi bilse bile uygulayamaz.

Uzun dönemli ekonomik ve sosyal istikrar için, iktisadi gelişme anlayışına dayanan, ekonomide olduğu kadar sosyal ve siyasi yapıda da değişmeyi hedef alan yeni program yapmalıyız… Yeni araçlar kullanmalıyız.
İktisadi gelişme hedefleri şunlar olmalıdır:

·  Fert başına gelir artışı,

·  Üretim faktörlerinin miktarının ve etkinliğinin artırmak,

·  Sektörel yapıda sanayi sektörünün payını artırmak ve ulusal sanayileşmeyi sağlamak,

·  İhracatta tarım mallarının yapısının değişmesi, özellikle organik tarımda dünyada söz sahibi olmak,

·  Okullaşma oranının artması, eğitilmiş ve vasıflı işgücünün artması,

·  Sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması,

·  Gelir dağılımındaki olumlu gelişme,

·  Ve demokraside iyileşme

Üç ayağı olan bir anlaşma

ASLINDA, ekonomik sosyal ve siyasi yapının birlikte ve uyum içinde gelişmesi sağlanmazsa, gelişme tamamlanmaz. Bu üç yapı da birbirini etkiler.
Örneğin, yoksulluğun ve işsizliğin artması, ülke riskini artırıyor… Yatırımları olumsuz etkiliyor.

Demokratikleşme yoksa, örneğin milletvekillerinin dokunulmazlığı varsa, bu siyasi iktidarların devlet malını keyfi kullanmasına neden oluyor… Ekonomide kaynak dağılımı yanlış yapılıyor. Yolsuzluklar artıyor.

Özetle, iktisadi gelişme ekonomik-sosyal ve siyasi anlamda üç ayağı olan bir anlayışla sağlanabilir.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir