Başbakan, cari açığın düşürülmesi için aramalı ithalatında kısıtlama ve farklı tedbirler alma yoluna gidileceğini açıkladı…
İthalatımızın yaklaşık olarak yüzde 72´sini aramalları, yüzde 16´sını yatırım malları, yüzde 12´sini ise tüketim malları oluşturuyor.
Aramalı ithalatının yüksek olması, hem dış cari açığın artmasına, başka bir ifade ile döviz giderimizin daha çok olmasına neden oluyor… O kadar ki son olarak cari açık yıllık 27 milyar dolara yükseldi. Hem de aramalı üretimde girdi oluyor… Kur düşük olunca, aramalı ithalatı içeride üretmekten daha ucuza geliyor… Bu nedenle aramalı ithalatı artıyor… Ekonomide büyüme oranını hızlandırıyor… Ancak içeride aramalı üretimi azaldığı için işsizlik artıyor.
Bütün bu sorunları, TL´nin aşırı değerli, kurun da aşırı düşük olmasından yaşıyoruz… Mayıs´ın başından beri kurlardaki artışa rağmen, Merkez Bankası reel kur endeksine göre, YTL halen yine aşırı değerlidir…
Demek ki mesele kur politikasıyla ilgilidir. Ya dalgalı kur sistemi yanlıştır… Veya ekonomi yönetimi bu politikayı iyi yönetemedi.
Kur sisteminde bir değişme veya ekonomi yönetiminde bir değişme olmazsa, cari açık sorunu da çözülmez… Cari açığı ithalatı yasaklayarak veya önceleri tartışıldığı gibi, sıcak para girişine, tobin vergisi gibi vergiler koyarak çözmek, bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle uğraşmak demektir.
Başbakan´ın söylediği iki şey var… Birisi Çin´den yapılan bazı ithalata anti damping soruşturması yapılması… Bu uluslararası kurallara uygundur… Ancak, ikincisi tarife dışı engeller konulması o kadar kolay değil…
İthalatta her kısıtlamayı istediğiniz gibi yapamazsınız… Zira bizim de imza ettiğimiz dış ticaret ve tarifelerle ilgili bir çok uluslararası anlaşma var…
Düşünülen tarife dışı engeller, miktar kısıtlaması şeklinde olabilir… Örneğin ithalata kota uygulaması… Ancak kota uygulamasını da istediğiniz ölçüde yapamazsınız.
Gümrüklerde inceleme süresinin uzatılması, ihtisas gümrüklerine yönelme gibi bürokratik zorluklar çıkarmak, halkın seçtiği bir siyasi iktidarın, vatandaşın arkasından dolaşması demektir.
Ayrıca da böyle bir yaklaşım devlete yakışmaz… Ayrıca bu şartlar rüşveti ve yolsuzluğu tırmandırır… Daha da önemlisi iktidarda olan siyasi partinin kendi yandaşlarının işini daha çabuk görmesi, diğerlerini zorlaştırması gibi yolsuzluklara ve haksız rekabet doğmasına neden olabilir.
Piyasa ekonomisinde yasaklara yönelmek mevcut politikaların başarısız olduğunu göstermektedir… Geçmişte bu yasaklar, örneğin Milli Korunma Kanunu, piyasayı daha çok tahrip etmiştir…
Bir yandan dalgalı kur sistemi uygulayıp her şeyi serbest bırakmak, diğer yandan ithalata yasaklar getirmeye halk arasında “Bu ne perhiz… Bu ne lahana turşusu” deniliyor.