Toplumda yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik olaylar elbette ki birbirini etkileyecektir. Bu gün yaşanan ekonomik sorunlarda da siyasi çıkmazın etkisi vardır. Ne var ki eğer siyasette istikrar olsaydı, sıcak para, Kur, faiz ve enflasyon gibi sorunlar yine ortaya çıkardı.
1.Dünyada ve Türkiye de ekonomide son on yıldır negatif enerji birikti. Bu günkü siyasi sorunları yaşamasaydık yine de bu negatif enerji boşalacaktı.
2.Dünyada küreselleşme sektörler arasındaki dengeyi bozdu. Finans sektörü spekülatif bir yapı kazandı. Sermaye piyasası balon yaptı. Bu piyasa reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı. Dünyada spekülatif bir piyasa oluştu. 2008 finansal krize önlem olarak likidite artırıldı. Kısa vadeli sermaye hareketleri arttığı için ekonomiler daha kırılgan bir yapı kazandı. Şimdi FED kararı ile likiditenin azaltılması , önce gelişmekte olan ülkeleri vurdu. Bu ülkeleri yükselen ekonomiler ünvanı ile ödüllendiren spekülatif sermaye , sermaye gelişmiş ülkelerde daha güvenli limanlara geri dönmeye başlayınca , bu defa aynı ekonomileri kırılgan beşli ve kırılgan sekizli olarak ilan etti. Türkiye , cari açık ve enflasyon neden gösterilerek , bu kırılgan ülkelerin ilk sırasında yer aldı. Bu yeni unvan sıcak paranın kısmen çıkmasına ve gelen yabancı sermayenin ise azalmasına yol açtı. On yıldır sıcak paranın afyon etkisinde kalmış bir Türkiye ekonomisi siyasette sorun olmasa da hırpalanacaktı.
1. Türkiye de on yıldır , ekonomide günlük yaşıyor. Şimdi siyasi iktidar kurallı ekonomiden bahsediyor. On yıldır , planlama rafa kaldırıldı. 3 yıllık mali plan veya 3 yıllık orta vadeli program , rakamların ve hedeflerin yer aldığı , sloganlar ve tablolardan ibarettir. Belirlenen hedeflere nasıl ulaşılacağı , hangi iktisat politikası araçlarının ve nasıl kullanılacağı , bu belgelerin hiç birinde yer almıyor.
2. Başbakan paralel devlet olduğunu açıkladı. Ayrıca cemaat için ‘’ne istedinizse verdik ‘’ sözünü söyledi. Bu demektir ki devlet bir verme kapısı , bir gönül alma kapısı olarak kullanılmış ve halkın devleti olmaktan çıkarılmış. Belirli guruplara ödün olarak verilmiş. Elbette ki bu sonuç , bürokrasinin de devlet bürokrasisi değil , devleti kullananların bürokrasisi olması demektir. Bu şartlarda ekonominin bağımsız olması gereken kurumlarının da , başta Merkez Bankası , BDDK , Vergi idaresi , Enerji Piyasası Kurulu , Tütün , türün mamülleri ve alkollü içecekler düzenleme kurulu , Rekabet kurumu gibi düzenleyici ve denetleyici kurumların da objektif olma imkanı kalmamış olacaktır.
3. Merkez Bankası , dalgalı kur sistemine rağmen , sıcak paranın kur üstündeki baskısını görmezden geldi. O kadar ki , bir dolar bir lira tartışması başladı. Başbakan da faiz Lobisi diye diye faiz baskısı yarattı. İthal etmek üretmekten daha ucuz oldu. Sonuçta düşük kurdan dolayı 11 yılda 403 milyar dolar cari açık oluştu. .İMF bile cari açığa dikkat çekerken bizde, hala siyasette sorun olmazsa cari açık yönetilebilir diyen sıcak para ajanları var. Öte yandan İthalatın finansmanı için özel sektör dış borç aldı. Türkiye’nin dış borçları 375 milyar dolara yükseldi. Bu şartlarda Türkiye gelecekteki büyümeyi ve refahı da bu günden tüketti. Bu sonuçların ekonomik istikrarı daha da bozması kaçınılmaz bir sondur.
Bu ekonomik panik içinde , bu güne kadar işleyen çıkar dengeleri da bozuldu. Devleti kendi işletmesi gibi kullananlar açığa çıktı. Yolsuzluk ta bir ekonomik ve sosyal olaydır. Bu günkü siyasi çıkmazı da bu ekonomik sorunlar yarattı. Yani siyasetten dolayı ekonomi bozulmadı , bozulan ekonomi siyaseti de bozdu. Kaldı ki eğer ekonomi bu kadar kırılgan olmasaydı siyasi sorunların etkisi daha az oldurdu.