BİR DÜNYA KRİZİ EN FAZLA BİZİ VURACAKTIR

Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan kriz beklentisi gerçekleşirse, bu kriz dünyada en fazla bizi vuracaktır. Çünkü Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranlarsak, dünyanın en fazla cari açığını veren ülkeyiz. Yine iç üretimimiz büyük ölçüde ithalata bağlıdır.

 

Cari açık arttıkça, finansman ihtiyacı da artıyor… Giren yabancı sermaye aynı oranda artmıyor.

 

 

Bu açığın finansmanı zora girerse, ithal aramalı ve hammadde ithalatı yapılamaz. Üretimde daralma olur. İşsizlik yeniden artar. Elbette ki ithalat azalınca da, cari açıkta düşer… Sorun üretimde ki düşmeyi daha geciktirmek veya ortaya çıkmasını önlemektir.

Bu anlamda krizin en yıkıcı etkisi, Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin azalması ve borç verilebilir fonların azalması şeklinde ortaya çıkacaktır. Zira krizlerde yabancı sermaye girişi ve özellikle sıcak para girişi tamamıyla kesiliyor.

 

Merkez Bankasının raporuna göre, bu yılın ikinci çeyreğinde Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin dörtte biri doğrudan yabancı yatırım sermayesi, dörtte üçü ise portföy yatırımları ve kısa vadeli sermaye girişidir. Yine aynı rapora göre bu sene bankaların yabancı para varlıkları azalmıştır.  

 

Doğrudan yabancı sermaye girişi, sıcak paradan daha istikrarlıdır. Doğrudan doğruya, sıfırdan yatırım yapmak için gelen yabancı sermaye daha kalıcıdır. Bu sene doğrudan yabancı sermaye girişinde artış var… Ocak-Temmuz arasında, 7 ayda 9.1 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi olmuş, buna karşılık ta 1.5 milyar dolar sermaye çıkışı olmuş. Yani net yatırım sermaye girişi, 7.6 milyar dolardır. Bunun 1.5 milyar doları gayrimenkul alımı, 31 milyonu, Türkiye’deki yabancı şirketlerin dışarıdaki ortaklarından aldıkları kredilerdir. Büyük bir kısmı enerji yatırımları için gelmiştir. 

 

Ekonomik krizlerde, sıfırdan yatırım yapanlar azalır. Yeni bir kriz olursa Türkiye’ye gelen yabancı yatırım sermayesi de durma noktasına gelir.

Aslında, 2009 krizinde de en fazla daralan ekonomi bizim ekonomi oldu. Özellikle ilk çeyrekte en yüksek daralmayı yaşadık.

 

 

 

Finansmanın bir kısmı dış borçlanmayla yapılıyor… Söz gelimi bu sene ilk yedi ayda hükümet, 1.5 milyar, bankacılık sektörü 8.9 milyar, diğer sektörler 5.1 milyar dolar yurt dışından kredi kullanmıştır. Krizlerde dış kredi bulmak imkânı da azalıyor.  

 

Cari açığın finansmanında bu sene Arap baharının katkısı büyük oldu.   Arap baharından gelen para, ödemeler bilançosunda net hata ve noksan olarak görünüyor. Net hat ve noksan, nereden geldiği veya nereye gittiği belli olmayan, kaynağı belirsiz, döviz giriş ve çıkışlarını göstermektedir. Bu yılın Ocak-Temmuz ayları arasındaki 7 ay da net hata ve noksan fazlası 10 milyar 603 milyon dolar oldu. Türkiye’de 2007 yılından bu yana, net hata ve noksan fazlası artmıştır. 2011 yılında ödemeler bilançosunda en yüksek artış gösteren kalem olmuştur.

 

Merkez Bankasının, 2011 ikinci çeyrek için yaptığı, ödemeler dengesi raporuna göre, 2010 yılında net hata ve noksan yoluyla giren dövizin, toplam döviz gelirleri içindeki payı yüzde 2.9 dur. Bu pay ABD’de yüzde 8.6, İsviçre’de yüzde 7.9 ve Güney Afrika’da yüzde 3.3’tür. Türkiye’ye kaynağı belirsiz giren dövizlerin, toplam döviz gelirlerine oranı itibariyle 4.sıradadır. 

 

Arap baharı devam etmeyeceğine göre, net hata ve noksandan gelen paranın da devam etmesini beklemek doğru olmaz.

 

Özetle, 9 yıldır AKP iktidarının uyguladığı kısa vadeli, günübirlik politikalar, ekonomiyi aşırı kırılgan yaptı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir