BÖLÜŞMEK ÜRETMEK KADAR ÖNEMLİDİR

İktisat bilimi, mal ve hizmet üretimi ve bu üretimin bölüşülmesi sonrasında ulaşılan toplumsal tatminin en üst düzeyde gerçekleşmesine yardımcı olmaya çalışan bir bilimdir.

Eğer üretim faktörleri arasında toplum vicdanını rahatsız edecek şekilde haksız bir bölüşüm olursa, gelir dağılımı bizde olduğu gibi  bozulur.

Gelir dağılımının bozuk olması, aynı zamanda arz-talep dengesini de bozar… Sosyal açıdan ise  atalarımız “Biri yer… Biri bakar… Kıyamet ondan kopar‘’  atasözüyle özetlemişlerdir…

Bölüşümde ve gelir dağılımında mutlak bir eşitlik hiçbir rejimde, hiçbir toplumda mümkün değildir. Ancak gelir dağılımının toplum tarafından kabul edilebilir ve toplumu rahatsız etmeyecek bir eşitlikte olması gerekir. Adil olmayan bölüşüm ve gelir dağılımının aşırı bozulması sosyal istikrarı bozar.

İktisatçılar uygulanmakta olan politikaları değerlendirirken meseleye bu açıdan bakarlar… Uygulanan politikaların kısa dönemli ve uzun dönemli etkilerini birlikte değerlendirirler.

Örneğin, kısa dönemde uygulanan anti-enflasyonist politikaların uzun dönemde bir sosyal patlama yaratmayacak şekilde koordinasyonu gerekmektedir… Aksi halde ileride ekonomik ve sosyal anarşi doğar… İstikrar daha çok bozulur.

İktidar partileri şimdiye kadar iktisadi sorunlara hep kısa dönemli baktı... Yapısal değişikliği öngören uzun vadeli politikalar yerine, sorunları bir sonraki iktidara erteleyen kısa vadeli politikaları tercih ettiler… AKP’de aynısını yapıyor.

Medyaya gelince… Medyada işlevi gereği olaylara kısa dönemli bakıyor. İnsanlar kısa dönemli çıkarlarını uzun dönemli çıkarlarına tercih ederler. Uzun dönemli çıkarlarını ihmal ederler. Bu nedenle medyada bu tercihleri göz önünde tutmak zorundadır.

Öte yandan, aşırı bozuk olan gelir dağılımı, talep üzerinde iki etki yapar… Birisi… talep yetersizliği yaratır… Yetersiz talep uzun dönemli büyüme ve istikrar önünde önemli  bir engeldir.  Talep olmayınca  yatırım hacmi daralır.

İkincisi ise talep yapısı bozulur… Lüks mallara talep artar… Gösteriş amaçlı üretim artar… Firmalar kitlesel üretim yerine daha pahalı ve lüks üretimi tercih ederler.       

İstihdama gelince… Büyümeye rağmen, işsizlik oranı artmaktadır… Çünkü… Yeni yatırım yoktur… Büyüme ithalata ve stoğa dayalıdır…  Ayrıca kamu kesiminde yeniden yapılanma yoluna gidilmeden IMF önerileri ile istihdam fazlası giderilmektedir.  Sonuçta işsizlik artmakta… Gelir  dağılımı daha çok bozulmaktadır.

Sonuç olarak, bugüne kadar uygulanmakta olan politikalar gelir dağılımını ve talep yapısını bozmuştur… Devam ettirmenin maliyeti de artık daha yüksek olacaktır… Bu nedenle sosyal politikalara ve uzun vadeli yapısal çözümlere ağırlık veren yeni bir kalkınma programı yapmalıyız.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir