Bize Can Veren Tanrı, Özgürlüğümüzü De Verdi

Trump’ın Mısırda, İsrail- Filistin barış toplantısına katılan ülkeler temsilcilerini sıraya dizmesi ve diplomatik olmayan bir dille onları tanıtması, modernleşme mi demektir? Yozlaşma mı demektir.

Danimarka dışında tüm ülkeler de kuzu kuzu sıraya girdiler.

Trump, iş hayatında kumarhanelerde yapmıştır. Kendisi ve işletmeleri altı ticari iflas ve 4000 kadar dava yaşadı.

Önceki ve şimdiki başkanlık döneminde, demokrasiden bahsetmedi. Tersine, demokratik olmayan ülkelere daha yakın davrandı. Söz gelimi Dünya’da ve AB’ de otokrat olarak görülen Macar Viktor Mihály Orbán’ı Mısırdaki toplantıda daha fazla övdü.

Amerikan halkı demokrasi kültürü olmayan ve demokrasiyi kutsamayan bir insanı nasıl başkan seçti?

Oysaki, Amerika da demokrasi tabandan geldi. Kurucu başkanlar ve sonrakiler, demokrasiye öncelik verdiler. Eski başkanların demokrasi ile ilgili söylemleri;

Kurucu başkan George Washington: ‘’ Halkın egemenliği hükümet meşruiyetinin tek kaynağıdır.‘’

Üçüncü başkan Thomas Jefferson;‘’ Bize can veren Allah, özgürlüğümüzü de verdi ‘’

Avrupa Birliği anlaşmasının 2 maddesi;

‘’Birlik, insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı üzerine kuruludur’’ der.

Avrupa yetkililer her vesile ile ‘’demokrasi, ekmek ve su kadar önemlidir ‘’ der.

Geçenlerde de yazmıştım, Dünyada son 10 yılda özgür ülke sayısı yarı yarıyadan fazla azaldı.

Freedoom House standartlarına göre, Dünyada ülkeler siyasi haklar ve kişisel özgürlükler olarak, özgür, kısmen özgür ve özgür olmayan statülere ayrılıyor.

2008 de özgür ülke sayısının toplam ülkelere oranı yüzde 46,1 iken 2024’te yüzde 20’ye geriledi. Özgür olmayan ülkelerin oranı ise yine 2008 de yüzde 21,8 iken, 2024‘te yüzde 40’a yükseldi. 

DÜNYADA ÜLKELER VE ÖZGÜRLÜK  

(TOPLAM ÜLKELER İÇİNDEKİ ORANI)

Diktatörler arttıkça, dünyada savaş olasılıkları da artıyor. Dünya ikinci dünya savaşını ne çabuk unuttu? Dünyada bugün Putin, bir dünya savaşı için geçmiş diktatörler kadar tehlikelidir. Rus halkı bu kadar mı vurdumduymazdır?

Demokrasi yoksa, bir yere kadar büyüme olabilir ve fakat kalkınma ve toplumsal refah sağlanamaz. Oysaki;

1- Demokrasilerde refah talebi artar.

Demokrasilerde halk siyasi tercihlerini kullanarak kalıcı ekonomik istikrar ve daha yüksek refah talebi, daha iyi yaşam koşulları, sosyal güvenlik hakları, daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri talep edebiliyor.

2- Gelir dağılımı düzelir, yoksulluk azalır. 

Demokrasilerde, kamu kaynaklarının siyasi çizgide kullanılmasına ve gelir dağılımındaki bozulmaya karşı daha fazla tepki oluşur. Siyasi partiler programlarına daha eşitlikçi politikalar koymak zorunda kalır.

3- Demokrasilerde kurumsal yapı oluşur. Denetimi artar.

Kurumsal devlet, bağımsız yargı ve eğitim gibi kurumlar, bir ülkede aynı zamanda iktisadi ve sosyal kalkınmanın da altyapısıdır.

Demokratik sistemlerde, siyasi süreçte halk denetim yapar. Demokratik süreçler, bireylerin karar alma süreçlerine katılımını artırır. Hükümetler kamu kaynaklarını daha etkin kullanmak zorunda kalırlar. Kamuda hesap verebilirlik artar, yolsuzluk azalır.

Eğitim islam ülkelerinde dini ideolojik eksenli, sosyalist ülkelerde komünizm eksenli olmuştur. Demokrasilerde çağdaş eğitim ülke ihtiyaçlarına göre, teknoloji alanında daha etkili eğitim planlaması yapar. Kalkınmayı hızlandıracak beşeri yatırım sermayesi oluşur.

4- Demokrasi ve bağımsız yargı Mülkiyet güvencesi sağlar.

Demokrasilerde; Girişim ve risk alma hürriyeti, mülkiyet hakkı ve bu hakkın hukuk düzeni ile teminat altına alınması, üretim faktörlerinin serbestçe kullanılmasını sağlayan bir hukuki ve sosyal düzen, basın özgürlüğü, düşünce ve fikir hürriyeti, haberleşme hürriyeti, devletin ve siyasi iktidarların iktisadi ajanlar ve üretim faktörleri karşısında tarafsız olması halinde ancak insanlar kendi yaşam ve refahlarını da daha etkin planlayacaktır. Kaldı ki Demokrasiler yatırım için güven ortamı yaratır. Geleceğe ilişkin belirsizlikleri azaltır.

Eğer gelişmekte olan ülkelerde hibrit demokrasiler yanında, denetim ve şeffaflık yoksa, yolsuzluk, yeraltı ekonomisi genişse, güven sorunu yaşanıyorsa, kalkınma olasılığı yoktur. Çünkü böyle ülkelerde kaynaklar etkin kullanılmaz. Otokrasiyi sürdürmek için kullanılır. Piyasada şeffaflık ve rekabet yoktur, haksız rekabet vardır. Ekonomik ve sosyal istikrarı bozar.

Hukukun üstünlüğü, bireylerin ve şirketlerin haklarını korur, mülkiyet hakları, sözleşme hükümleri ve ticaretle ilgili düzenlemelerin uygulanabilirliğini temin eder. Bu da, yatırımcılar için bir güven ortamı yaratır. Hukukun üstünlüğü olmayan bir ortamda, yatırımcılar, mülkiyet hakları, sözleşme ihlalleri ve yolsuzluk gibi risklerle karşı karşıya kalabilirler. Ancak hukukun üstün olduğu bir ortamda, ekonomik aktörler, yatırımlarını daha güvenli bir şekilde yapabilir, ticaret yapabilir ve kaynakları daha verimli bir şekilde kullanabilirler.

5- Sosyal barış oluşur.

Demokrasi aynı zamanda toplumda, radikal ve aşırı ideolojik çizgilerin törpülenmesine imkan sağlar. Siyası ve sosyal gerilimi azaltır. Toplumda fikir tartışması, rasyonel çözüm yolu bulmanın imkanlarını yaratır. Toplum içindeki çatışmaları azaltır. Sosyal barış, ekonomik faaliyetlerin istikrarlı bir ortamda sürdürülmesine yardımcı olur.

6- Yolsuzluk azalır.

Hukukun üstünlüğü, yolsuzluğun önlenmesi için kritik bir rol oynar. Hukukun güçlü bir şekilde uygulanması, devletin ve özel sektörün denetimini sağlar. Yolsuzlukla mücadelede etkili bir yasal altyapı, kaynakların doğru bir şekilde dağıtılmasını ve verimli kullanılmasını sağlar. Yolsuzluğun azaldığı bir ortamda, hem devletin hem de özel sektörün kalkınma hedeflerine daha sağlıklı bir şekilde ulaşması mümkün olur. 

Demokrasi ve hukuk yoksa, ülke kaynakları otokratlara, krallara, emirlere gider. Halkın aç kalması kaçınılmaz olur.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir