CHP’de ve DYP’de görev alamayanlar muhalefet yapıyor…AKP de fikir ayrılığına rağmen açık bir muhalefet görünmüyor… Zira iktidar partisinde herkes bir şeyler bekliyor… Fikren ters düşse de, inanmasa da, çıkar beklentisi iktidar partisine karşı bayrak açmayı zorlaştırıyor.
İster kişisel beklentiler olsun, ister siyasi mevki beklentisi olsun, isterse de devletten imtiyaz ve çıkar beklentisi olsun, bu gibi beklentiler siyasi tercihleri ve demokrasiyi olumsuz etkiliyor. Demokratik anlayışı kişisel çıkar kıskacı içine sokuyor.
Aslında toplumu bu beklentilere alıştıranlar da yine siyasiler oldu… Devletten kağıt tahsisleri,demir-çelik tahsisleri, banka imtiyazları, devlet eliyle zengin yaratılması, toplum da her ferdi çıkar beklentisi içine soktu.
DYP’de kongre için imza toplayanlar, CHP’de muhalefeti görev edinmiş olanlar, hatta tek işi CHP yönetimine muhalefet olmak olanlar, eğer içeride görev almış olsalardı her şey güllük gülistanlık olacaktı.
Yine bu beklentiler bazı insanları profesyonel siyasetçi yapmıştır… Tek mesleği siyasetçi olanlar, siyasi mevki sahibi olamayınca kendilerini boşlukta hissediyorlar…
Oysa politika yapanların bir mesleği olmalıdır. Politikada kaybedenler kendi mesleklerine dönmesini bilmelidir. Politikayı meslek edinenler, politikada görev alamayınca, kalan tek işi yapıyorlar: Muhalefet etmek…
Elbette demokrasilerde muhalefet olur… Ancak bir insanın işi gücü muhalefet yapmak olmaz.
Daha da önemlisi siyasi partiler aynı düşünce içinde olanların bir birliğidir. Bu birlik çıkar birliğine dönüşürse yaşamaz… Çıkar ilişkisine dayanan siyasi deneyimler zaten varlıklarını sürdürmekte zorlanmışlardır.
Siyasi düşünce yalnızca iktidar olmakla başarılı olmaz. Muhalefette de eğer birlik içinde olursa, eğer topluma yol göstermekte öncü olursalar, başarılı olmuş sayılırlar. Ancak sürekli bir muhalefet tuzağı içine düşen partilerin yolu kesilmiş demektir… Ve muhalifler şimdi olduğu gibi eğer muhalefet enler partiye başarısız diyorsa, bu yalnızca kendi başarısızlıklarıdır.
Yine, siyasi partilerin yarın nasıl iktidar olurum peşinde değil, yarın Türkiye’nin geleceğine ne katkı yapabilirim? düşüncesi ile hareket etmeleri gerekir.
Bütün bu nedenlerle siyasi partilerin başarısı da, bu partiye gönül verenlerin partiye verdiklerinden geçer… Bu yüzden siyasi partililerin kendi kendilerine partim bana ne verdi?sorusunu değil… Ben partime ne verdim? Sorusunu sormaları gerekmektedir.
Örneğin, CHP için veya Baykal için muhalefeti görev edinmiş olanlara bakın, tamamı geçmişte partinin üst yönetiminde bulunmuş… Veya geçmişte aday olmak istemiş aday olamamış… Olanlardır…
Bir partinin bütün üyelerine veya bütün başvuranlara görev vermesi veya aday yapması elbette mümkün değil… O zaman yapılması gereken, mevcut yönetime saygı göstermek ve destek olmaktır…
Biz yalnızca siyasi partilerde değil… Seçimle olan tüm kurumlarda benzer şekilde davranıyoruz… Örneğin Üniversitede rektör seçiminde, rektör seçilen adaya oy vermemiş olanlar, rektörü kendi rektörü gibi görmüyor… Bazen de kabul etmiyorlar… Oysaki demokrasi aynı zamanda seçileni kabul edip, ona destek vermek meziyetidir.
Kendi kendilerine “Ben partime ne verdim?” sorusunu sormayanlara bu defa parti ve halk dönüp soracaktır: “Sen partiye ne verdin? Şimdi ne istiyorsun?”