CHP , DYP’ ve ANAP’ta daha önce yönetim görevinde bulunmuş olanlar veya milletvekilliği yapmış olanlar, şimdi partilerinde görev alamayınca muhalefet yapıyorlar..
AKP de fikir ayrılığına rağmen açık bir muhalefet görünmüyor.. Zira iktidar partisinden herkes bir şeyler bekliyor… Fikren ters düşse de , inanmasa da , çıkar beklentisi iktidar partisine karşı bayrak açmayı zorlaştırıyor.
İster Kişisel beklentiler olsun , ister siyasi mevki beklentisi olsun , isterse de devletten imtiyaz ve çıkar beklentisi olsun, bu gibi beklentiler siyasi tercihleri ve demokrasiyi olumsuz etkiliyor. Demokratik anlayışı kişisel çıkar kıskacı içine sokuyor.
Aslında toplumu bu beklentilere alıştıranlar da yine siyasiler oldu.. Devletten kağıt tahsisleri, demir-çelik tahsisleri, banka imtiyazları , devlet eliyle zengin yaratılması , toplum da her ferdi çıkar beklentisi içine soktu.
Her üç partide şimdi muhalefet edenler , eğer partilerinde görev almış olsalardı muhalefet etmeyeceklerdi.
Bazı insanlar kendini doğuştan siyasetçi olarak görüyor.. Siyaset yapmayı yalnızca kendileri için bir hak gibi kabul ediyorlar.Bu düşünce ve beklentiler bazı insanları profesyonel siyasetçi yapmıştır.. Tek mesleği siyasetçi olanlar , siyasi mevki sahibi olamayınca kendilerini boşlukta hissediyorlar ..
Oysa politika yapanların da bir mesleği olmalıdır.. Politikada kaybedenler kendi mesleklerin dönmesini bilmelidir.. Politikayı meslek edinenler, politikada görev alamayınca, geriye kalan tek işi yapıyorlar: Muhalefet etmek…
Elbette demokrasilerde muhalefet olur.. Ancak bir insanın işi gücü muhalefet yapmak olmaz. Başka bir ifade ile İnsanın tek işi muhalefet yapmak olmaz..
Daha da önemlisi siyasi partiler aynı düşünce içinde olanların bir birliğidir.. Bu birlik mevki beklentisi ve çıkar birliğine dönüşürse yaşamaz.. Çıkar ilişkisine dayanan siyasi deneyimler zaten varlıklarını sürdürmekte zorlanmışlardır..
Siyasi düşünce yalnızca iktidar olmakla başarılı olmaz.. Muhalefette de eğer birlik içinde olunursa, eğer topluma yol göstermekte öncü olunursa bunlar daha önemli başarılardır.
Siyasi partilerin yarın nasıl iktidar olurum peşinde değil , Yarın Türkiye’nin geleceğine ne katkı yapabilirim ? düşüncesi ile hareket etmeleri gerekir.
Bütün bu nedenlerle Siyasi partilerin başarısı da , bu partiye gönül verenlerin partiye verdiklerinden geçer..Bu yüzden siyasi partililerin kendi kendilerine partim bana ne verdi ? sorusunu değil.. Ben partime ne verdim ? sorusunu sormaları gerekmektedir.
Örneğin , CHP için veya Baykal için muhalefeti görev edinmiş olanlara bakın, tamamı geçmişte partinin üst yönetiminde bulunmuş veya geçmişte aday olmak istemiş aday olamamış olan insanlardır.
Bir partinin bütün üyelerine veya bütün başvuranlara görev vermesi veya aday yapması elbette mümkün değildir .. O zaman yapılması gereken , mevcut yönetime saygı göstermek ve destek olmaktır..
Biz yalnızca siyasi partilerde değil.. Seçimle olan tüm kurumlarda benzer şekilde davranıyoruz.. Örneğin Üniversitede rektör seçiminde , rektör seçilen adaya oy vermemiş olanlar , rektörü kendi rektörleri gibi görmüyor .. Bazen de kabul etmiyorlar.. Oysaki demokrasi aynı zamanda seçileni kabul edip, ona destek vermek meziyetidir.
Kendi kendilerin “ben partime ne verdim sorusunu sormayanlara” ‘, bu defa parti ve halk dönüp soracaktır : ‘’ Sen bu partiye ne verdin..Şimdi ne istiyorsun ?’’