BANKALARIN KÂRI KİMDEN ÇIKTI?

Bankalar, krizi fırsata çevirdi. Başbakanın teğeti bile geçmedi. Kriz yılında kârlarını yüzde 25 artırdılar. 2008 yılında 13.3 milyar, 2009 yılında ise 20 milyar lira kâr elde ettiler. Hükümet de sıkışınca, bankaları örnek veriyor. Bankaların krizden etkilenmediğini ve Türkiye’nin OECD ülkeleri içinde bankacılığa yardım yapmayan tek ülke olduğunu vurguluyor.
İktisadi faaliyet kollarına göre Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) gelişme hızları da bankacılığın diğer sektörlere göre büyüyen tek sektör olduğunu gösteriyor.

2009 İLK 9 AYINDA BANKALAR BÜYÜRKEN
İMALAT SANAYİ KÜÇÜLDÜ
                              GSYH İÇİNDE  BÜYÜME ORANI
BANKACILIK SEKTÖRÜ     14.1                  8.7
İMALAT SANAYİ             23.4               -12.4

1) Bankaların kârı için söylenecek en doğru söz, “içi seni yakar, dışı beni.” sözüdür. Sanayinin zararı oldu. 9 ayda, bankalar yüzde 8.7 büyürken, imalat sanayi yüzde 12.4 küçüldü. Arada 21.3 puan fark var. Kimse bankalar da zarar etsin demiyor. Ancak bankaların kârı, sanayii çökertme pahasına, tüketiciyi soyma şeklinde oluyorsa, bunun adına istismar deniyor.
Bankalar, yüzde 8, yüzde 9 maliyetle kullandığı parayı, kredi kartlarında tüketiciye yüzde 500 kârla satıyor. Bu kısaca “köşe dönmedir”. Köşe dönen bankanın elbette kârı yüksek olacaktır.
Bankalar, yine en fazla yüzde 10 maliyetle kullandığı parayı sanayi için yüzde 20 dolayında faizle satıyorlar. Banka faizini ödeyecek sanayicinin de malını en az yüzde 50 kârla satması gerekir. İşin bu yanını görmek hükümetin işine gelmiyor. Merkez Bankası ve hükümet bankalara çalışıyor. Sanayiciyi gören yok.
Üstelik çoğu banka sanayi için kredi vermiyor. Oysa ki, bankacılık bir imtiyazdır. Banka kredilerini objektif kurallara göre vermesi gerekir.
Bu sektörde tek ulusal ekonomiyi düşünen insan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin’dir. Tevfik Bilgin de, bankaların tutumuna tepki gösteriyor ve “reel sektöre kredi vermekte hâlâ çekimser bankalar var. Bu bankalar için esnaf ve sanayicinin yapacağı en iyi şey, bir daha bu bankalarla çalışmamak olmalıdır.” diyor.
Ne var ki, hazinenin borçlanma ihtiyacı yüksek olduğu için bankaların müşterisi hazır demektir. Bankalar nasıl olsa devlete borç veriyorlar. Başkası olmasa da olur.
2) Dünya, bankalara küresel kriz nedeniyle destek olmaya başladı. Oysa ki biz 2001 yılından beri bankaları destekledik. Batık bankalar nedeniyle TMSF’nin hazineye olan 70 milyar lirasını ve kamu bankalarının görev zararı olan 20 milyar lirasını kanunla sildik. 16 Temmuz 2008 tarihli Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin düzenlenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılması hakkında kanunun geçici 17. maddesi aynen şöyledir:
“Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun, 31.12.2007 tarihine kadar verilen özel tertip devlet içi borçlanma senetlerinden doğmuş ve/veya doğacak anapara, faiz, masraf ve gecikme zammından oluşan hazine alacaklarının bütçenin gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin terkini bankanın teklifi üzerine Maliye Bakanı tarafından yerine getirilir.”
Bankacılık sektörünün silinen toplam 90 milyar lirası, borçla kapatılsaydı bu millet ileride vergisi ile ödeyecek, ödendi ise halkın vergisi ile veya halkın malı olan kamu varlıklarının satılması ile ödendi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir