BANKALAR BİRE ALIP, BEŞE SATIYOR…

11 Mayıs 2011 vadeli tahvil faizi spot piyasada yüzde 9.92’ ye geriledi. Merkez Bankası da gecelik faizleri yüzde 8.25’e düşürmüştü. Bankaların Merkez Bankasından borç aldıklarında verecekleri faiz de, yani borç verme faiz oranı da yüzde 10.75’e düşürülmüştü.

 

Halen bankaların mevduata verdikleri faiz de yüzde 9 dolayındadır. Bir milyon liranın üstüne verilen faiz, yüzde 10-11 dolayındadır.

 

Üst üste küçülmenin yaşandığı bir ekonomide faizlerin düşmesi, resesyondan çıkışta etkili olur.

 

Faizler düşerse, tüketim harcamaları artar. Çünkü, para harcamanın maliyeti düşer. Faiz yüksek ise harcama yapan bu yüksek faizden vazgeçecektir. Yani harcamanın maliyeti yüksek olacaktır.

 

 

 

Örneğin yüzde 9 mevduat faizinin, mevduat sahibine reel getirisi çok düşüktür. Mevduat üzerindeki yüzde 15 oranında stopaj yoluyla alınan gelir vergisini düşersek, geriye 7.65 net faiz kalır. Bir yıl sonra yıllık enflasyonun yüzde 5 olacağını tahmin edersek, bu gün mevduat yatıranın bir yıl sonra eline reel faiz olarak yüzde 2’nin altında reel faiz geliri olacaktır. Tüketici bu kadar düşük faizi önemli göremeyip, ihtiyaçlarını karşılamayı daha uygun görebilir.

 

Bu nedenle faizlerin düşmesi, tüketimi artıracaktır. Talep artışı, resesyondan çıkışı hızlandıracaktır.

 

Tüketimin ve talebin artması için Mevduat faizi yanında tüketicinin kullandığı kredi faizlerinin de aynı paralelde düşmesi gerekiyor.

 

Bankalar Merkez Bankasına yüzde 10.75 faiz vererek, mevduata yüzde 9 faiz vererek kullandıkları paraları, en az yüzde 100 karla tüketiciye satıyorlar.

 

 

 

 

BANKALARIN  TÜKETİCİDEN ALDIKLARI FAİZ ORANLARI

 

                                                           AYLIK        YILLIK  

  

İHTİYAÇ KREDİSİ                              1.69            22.3

TAŞIT KREDİSİ                                  1.64            21.5

EV KREDİSİ                                        1.32           17.0

AVANS  ÇEKME                                 3.49          51.0

                                 

Bankalar vatandaşa yüzde 9 faiz veriyor. Takriben, yüzde 1’ de, munzam karşılık ve diğer maliyetleri hesap edersek, mevduatın bankalara maliyeti yüzde 10’a çıkıyor. Bu şartlarda bankalar, ihtiyaç kredisinden yüzde 122 avans çekenlerden de yüzde 410 kar elde ediyorlar.

 

Kredi kartı kullananlar, istediklerinde kredi kartından avansta çekebiliyor. Aslında avans çekmekte, bir nevi ihtiyaç kredisidir. Bankada, kartı kullanan da bu durumu aynı şekilde algılıyor.

 

Mevduatın iki katı veya beş katı faiz, tüketim harcamalarını kısıtlıyor. Eğer kısıtlamıyorsa, denize düşen yılana sarılır misali, aç ve mecbur kalanlar bu avansı kullanmak zorunda kalıyor demektir.

 

Öte yandan, yıllık LİBOR faiz oranı yüzde 0.5 iken, Türkiye de bankaların halen aylık faiz uygulamaları, piyasa düzenini bozuyor. Aylık faiz ekonomide belirsizliğin bir göstergesidir. Ekonomik istikrar olsa da, aylık faiz uygulaması belirsizlik imajı yaratıyor. Ülke riski artıyor.

 

Yasalar, MB yoluyla banka kartları faizlerine azami sınır getiriyor… MB mevduat faizlerinde azami faizi ilan ediyor. Gecelik faizleri ve bankaların kullandıkları faizi ilan ediyor. Ancak bankaların tüketicilerden ve yatırımcılardan aldığı faizi serbest bırakıyor.

 

Bu demektir ki  piyasa tek taraflı rekabete açıktır. Kaldı ki, bankalar kendi aralarında kartel oluşturmuş… Kredi faizlerini aşağı yukarı aynı faizi alıyorlar.

 

Düşük faiz, yatırım ve işletme kredilerine de aynı şekilde yansımıyor.

Yani her şey bankaların daha yüksek kar sağlamaları üstüne çalışıyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir