BAKANLAR, EKONOMİK SORUNLARI GİZLİYOR

Üç büyük  kredi derecelendirme kuruluşundan birisi olan Standard & Poors’un (S&P )   hazırladığı  ‘’gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin Euro Bölgesi kaynaklı şoklara kırılganlık (EESI) endeksine ‘’ göre Türkiye  2.94 puan ile en kırılgan ülke konumunda  oldu.  Türkiye’nin  En kırılgan ülke olmasının  nedenleri arasında ,  ani finansman çıkışları ve dış finansman risklerinin   geldiği de açıklandı.

Bununla birlikte  yine S&P  yaptığı  açıklamada  ,söz konusu  endeksin ülke kredi notuyla doğrudan bir bağlantısı olmadığını, ancak ülkelerin dış şoklara kırılganlığı konusunda  bir fikir verdiğini belirtiyor.

 

 Maliye Baklanı Şimşek ise, Türkiye de iç dengelerin sağlam , iç açıkların olmadığını ifade ederek ,  ‘’ sadece  dış açığı  görüp, bu noktada Türkiye’nin en kırılgan ülke olduğunu ifade etmek bence çok kapsamlı bir analiz yapılmadığının bir göstergesidir ‘’  şeklinde itirazda bulundu.

Aslında ise , her ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Zaten S&P’de , bu endeksin dış şoklara karşı kırılganlığı gösterdiğini ve Türkiye’nin kredi notunu etkilemediğini söylüyor.

 

Euro bölgesi kaynaklı şoklara karşı Türk ekonomisi neden bu kadar kırılgandır ?  Hükümeti S& P ‘ su suçlaması yerine  ne yapması gerekir ?

 

1)     Türkiye dış ticaretinin yarısını  Avrupa ile yapıyor . AB’ deki son borç  krizi bu ticaretin düşmesine neden oldu. Söz gelimi 2011 yılı ocak ayında Avrupa ‘ya  toplam İhracatımızın  yüzde 47.7 sini yaparken , bu sene  ocak  ayında bu oran yüzde 43.5’e geriledi. Avrupa da borç krizi , ihracat mallarımıza olan talebin düşmesine neden  oldu .

Buna karşılık  aynı aylar itibariyle ithalatımız arttı. 2011 ocak ayında AB’ den yaptığımız ithalatın , toplam ithalat içindeki payı yüzde 33.8’iken , 2012 ocak ayında yüzde 34.7’ye  yükseldi.  Yani AB ile olan dış ticaret açığımız arttı. AB’ de bir borç krizi olmasaydı elbette dış ticaretimiz bu şeklide olumsuz gelişmezdi.

 

2)    2011 yılı dış işlemler cari açığımız , bir önceki yıla göre 30.5 milyar dolar  artarak ,  77 milyar dolara çıktı.  Milli gelirin  yaklaşık yüzde onuna yükseldi.  Ufak tefek bazı ülkeleri saymazsak, dünyanın en fazla  cari açık oranı  olan  ülkesi olduk.  Üstelik kurların da arttığı 2011 yılında bu sorunu  yaşadık. Bu demektir ki , iç üretim , sanayi tamamıyla ithal aramalı ve hammaddeye bağımlı hale gelmiştir. Yani mevcut  politikalar ,  aynı zamanda iç üretim  dengelerini de bozmuştur. Üretimin  ithalata bağımlı  bir yapı kazanmasına neden olmuştur. İstihdam sorunu yaratmıştır.

 

Kaldı ki  dış cari açık oranı dünyanın en yüksek dış cari açık oranına sahip bir ülke  ekonomisi elbetteki dış şoklara karşı da  en hassas ülkedir.

 

3)    Türkiye’nin bir başka dış kırılganlığı,  dış borçlarıdır. 2002 yılından bu güne kadar Türkiye 300 milyar dolar dış cari açık verdi. Bunun bir kısmını varlık satışları ile , bir kısmını yabancı sermaye girişi ile bir kısmını da dış borçla finanse etti. Bu nedenledir ki  2002 yılında 129.6 milyar dolar olan dış borçlarımız,  2011 yılında 309.6 milyar dolara yükseldi. Üstelik bunların üçte bire yakını da kısa vadelidir.. Yani  vadesi bir yıldan daha kısadır. Yetmedi , 105 milyar dolar da sıcak para var. Bu sıcak paranın ani çıkışı , kriz demektir.

 

4)    Maliye bakanı Bütçe açığı yok diyor…Böyle söylemek  ve kızmak , aynı şekilde  S&P’u suçlamak yerine , kur politikasını değiştirip, iç üretime teşvikleri artırarak , bir geçiş dönemi içinde cari açığı çözmek ,   sıcak parayı kontrol altında tutarak , ekonomideki  aşırı kırılganlığı önlemek , daha akıllıca olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir