Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde İdari ve ekonomik reformun yapılması ve Kuzey Kıbrıs’ın kendi ayakları üstünde durması isteniyor. Ne var ki aynı zamanda da Türkiye Kuzey Kıbrıs’a yardım protokol’una Devlet Planlama Örgütünü (DPÖ ) tümüyle tasfiye edilmesi şartını koyuyor.
Gerçekte ise makro Planlama yapılmadan, ekonomide reform yapılamaz.
Bizim gibi Gelişmekte Olan Ülkelerde, sorun yalnızca büyüme ve istihdam değil, daha önemlisi kalkınmadır. Yani büyüme dışında, gelir dağılımında düzelme, eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesi, sosyal güvenlik ve sağlık şartlarında iyileşme, eğitimde insan gücü planlaması, iş ve yaşama koşullarında iyileştirmenin de gerçekleşmesi gerekir.
Kalkınmada bu gibi Ekonomik ve sosyal hedefler ile bu hedeflere ulaşmak için gereken politikaların birbiri ile uyumlu ve bir koordinasyon içinde olması gerekir. Aksi halde Günübirlik cin fikirlerle, bakkal hesaplarıyla, bu birliği sağlamak imkanı yoktur.
Ekonomide Makro Planlama olmadan atılan adımlar, bir kalasın nehirde yüzmesine benzer. Nereye, ne zaman ve nasıl toslayacağı bilinmez.
Ayrıca Planlama Piyasa’nın da önünü açar ve özel sektöre de yol gösterir.
Planlama bir anlamda da ekonomide kurumlaşmayı sağlar. Kurumlaşma günübirlik siyasi hesapların ve cin fikirlerin önünü keser. Belki daha önemlisi siyasi iktidarların keyfi tasarruflarını önler. Bu nedenledir ki Ekonomiye çeşitli zaman ve zeminde, farklı beklentiler nedeniyle müdahale etmek isteyen ekonomi yönetimleri, planlamayı sevmez.
Devleti ve devlet imkanlarını kendi mallarıymış gibi düşünenler ve idare edenler, günübirlik müdahale için elbette planlamayı istemezler.
Dikta rejimlerinde, diktatör krallar veya başkanlar, bırakın devleti kendi malı imiş gibi görmeyi, uygulama da zaten böyledir.
Söz gelimi Suudi Arabistan normal bir demokratik ülke olsaydı, petrol işletmelerin veya halkın malı olurdu. Oysaki Suudi Arabistan’da petrolün büyük bölümünü çıkaran ARAMCO şirketinde Suudi ailesinin payı 1973’te yüzde25 iken, 1974’te yüzde60’a, 1980’de de yüzde100’e yükselmiştir. Yani devlette piyasada her şey Suudi ailesinindir.
Makro Planlama Doğrudan yabancı yatırımlar için de caziptir. Teşvik ve yönlendirmeyle ciddi fiziki yatırım yapanların önünü açar. Sıcak para ve spekülatif sermaye ise tersine makro planlamanın getireceği kuralları ve denetimi sevmez. Zaten küreselleşme de spekülatif sermaye hakim olduğu içindir ki planlama gerilemede ortaya çıktı.
Komünist ülkelerde Merkezi planlama ile Kapitalist ve sosyal demokrat ülkelerdeki makro planlama farklıdır. Komünist ülkelerde piyasa yoktur, Üretime ve dağılıma Merkezi planlama karar verir.
Çin’de Yumuşatılmış Merkezi planlama vardır… Ancak bu planlama piyasanın önünü açmak, rekabeti sağlamak için değil, yalnızca yol göstermek için yapılan bir planlamadır. Bunun için de bürokratların istismarına çok açıktır. Çinin yurt dışı fuarlarında bu açıdan aşırı suiistimal yapılmaktadır.
Türkiye de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye‘nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak için 30 Eylül 1960 tarihinde kuruldu. Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapmaktaydı. Teşkilat 2011 yılında kaldırıldı.
Bu günkü siyasi iktidar planlamaya karşıdır… Bir nedeni planlamanın 1960 ihtilalini yapmış olanlar tarafından getirilmiş olması olabilir. Oysaki planlama sonradan gelişti ve Demirel zamanında yüksek büyüme oranları sağlandı, imalat sanayinin gelişmesinde, 1980 sonrası turizm sektörünün gelişmesinde planlamanın katkısı büyüktür.
Ayrıca, Türkiye de günübirlik politikalar uygulanıyor. Günlük istikrar da sermaye girişine bağımlı oldu. Bu yabancı sermayenin nerden geldiği de belli değil. Söz gelimi 2016 Şubat ayında bir ayda 3 milyar 53 milyon dolar Ödemeler Bilançosunda net hata ve noksan olarak yer alan Kaynağı belirsiz döviz girişi oldu. Sonra Martta ayında bu giriş 1 milyar 114 milyon dolara geriledi.
Bu kaynağı belirsiz döviz girişi, kurları, borsayı etkiliyor. Ekonomi yönetimi sıcak para gelsin diye makro planlamayı sevmiyor.