Dünyada her şey denge üstüne kurulmuş… Doğa… İnsan… Ekonomi… Siyaset…
Biyolojik denge bozulunca insan hasta oluyor. Makro dengeler bozulunca, ekonomide kriz oluyor. Siyasette denge bozulunca ya halk ihtilali oluyor… Ya da askeri ihtilal oluyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP bugüne kadar, siyasette dengeyi görülmemiş kadar bozdu.
Gerçekte Başbakan hangi yolu seçtiğini her zaman açıkça söylüyor. Elbette ki hiçbir zaman “şeriat devleti” sözünü telaffuz etmiyor. Ancak bu yolda olduğunu her zaman ima ediyor. Dolaylı olarak vurguluyor.
Başbakan sürekli ‘Yolumuz uzun’ diyor… Siirt’te de Aşık Veysel şiiriyle “Uzun ince bir yoldayız…” “Kar-kış, boran-fırtına bizi bu yoldan döndürmez” diyor.
Türkiye’nin yolu İstiklal Savaşı’yla, laik-demokratik cumhuriyet yolu olarak belirlenmiştir. Bundan başka bir yol mu var?
Gül ve Erdoğan türbanı kullanıyor
CUMHURBAŞKANI Gül, Başbakan ve AKP’de parti yöneticileri bu yolda türbanı, masum bir demokratik istek gibi gösteriyor. AKP’de iyi niyetli olanlar da, Başbakan’ın asıl hedefini tahmin edemiyor. Türbanı yalnızca bir demokratik hak olarak görüyorlar.
Sanki üniversite öğrencisi türban nedeniyle eğitim alamıyor imajı oluşturmak istiyorlar. Gerçekte ise yapılan anketler türban nedeniyle eğitim alamayan öğrenci sayısının yüz kişide bir kişi olduğunu ortaya koymaktadır. Bir kişinin rahatı için 99 kişiyi rahatsız etmek, toplumu huzursuz etmek hangi demokraside yazıyor?
Önceki gün, Çekmeköy’de bir siteden karşı yola geçmek isteyen çağdaş giysili iki hanımın üstüne, yanında türbanlı bir kadın olan erkek sürücü, jipini sürüyor. Hanımlar telaştan arabanın plakasını bile almak imkanı bulamıyorlar.
Başbakan uzun ince yolunda, toplumu gerdi… İnsanlar birbirine düşüyor… Kargaşa ortamı yaratıldı. Cumhuriyet tarihinde ülke bu kadar gerginlik yaşamadı.
Kaldı ki, eğer bu yolun sonunda şeriat düzenini getirmek ve demokrasinin kendi kendini yok etmesi varsa, demokratik hak dediğin bir terör hakkıyla aynı kefede demektir.
AKP gazeteleri, TSMF’nin el koyduğu aslında devlete ait olan ve AKP yayın organı gibi yayın yapan gazeteler, başsavcının AKP’nin kapatılması talebinde yalnızca türbanla ilgili iddiaları açıkladılar. Gerçekte ise Başbakan’ın tartışmasız şeriat için söylediklerini hasır altı ettiler.
Şeriat başka nasıl istenir?
BAŞBAKAN “Yasaların katili affetme yetkisi yok… Affetme maktulun varislerine aittir. Öyle olmalıdır” şeklinde konuşarak şeriatın bilinen kuralını savundu.
Bilinen atasözüdür… Can çıkar huy çıkmaz… Başbakan şimdi ne söylerse söylesin, gizli hedefi ortadadır… 1994 yılında RP İstanbul İl Başkanı iken, “Ben İstanbul’un imamıyım… Elhamdülillah şeriatçıyım… Yılbaşına karşıyım… Ataya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonar elbette elden gider” diye konuştuklarını bugün el altından uygulamaya uğraşıyor.
Başbakan bu söylediklerinin arkasında olduğunu da 2006 yılkında TRT’de yaptığı konuşmayla teyid ediyor… “Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkımı mı aldatacağım? Dün neysem, bugün de oyum. Değişmem. Değişmedim.”
Görünen köy kılavuz istemez… Halkın ve özellikle AKP içindeki iyi niyetli olanların artık uyanması gerekir.
Gül ve Erdoğan türbanı kullanıyor
CUMHURBAŞKANI Gül, Başbakan ve AKP’de parti yöneticileri bu yolda türbanı, masum bir demokratik istek gibi gösteriyor. AKP’de iyi niyetli olanlar da, Başbakan’ın asıl hedefini tahmin edemiyor. Türbanı yalnızca bir demokratik hak olarak görüyorlar.
Sanki üniversite öğrencisi türban nedeniyle eğitim alamıyor imajı oluşturmak istiyorlar. Gerçekte ise yapılan anketler türban nedeniyle eğitim alamayan öğrenci sayısının yüz kişide bir kişi olduğunu ortaya koymaktadır. Bir kişinin rahatı için 99 kişiyi rahatsız etmek, toplumu huzursuz etmek hangi demokraside yazıyor?
Önceki gün, Çekmeköy’de bir siteden karşı yola geçmek isteyen çağdaş giysili iki hanımın üstüne, yanında türbanlı bir kadın olan erkek sürücü, jipini sürüyor. Hanımlar telaştan arabanın plakasını bile almak imkanı bulamıyorlar.
Başbakan uzun ince yolunda, toplumu gerdi… İnsanlar birbirine düşüyor… Kargaşa ortamı yaratıldı. Cumhuriyet tarihinde ülke bu kadar gerginlik yaşamadı.
Kaldı ki, eğer bu yolun sonunda şeriat düzenini getirmek ve demokrasinin kendi kendini yok etmesi varsa, demokratik hak dediğin bir terör hakkıyla aynı kefede demektir.
AKP gazeteleri, TSMF’nin el koyduğu aslında devlete ait olan ve AKP yayın organı gibi yayın yapan gazeteler, başsavcının AKP’nin kapatılması talebinde yalnızca türbanla ilgili iddiaları açıkladılar. Gerçekte ise Başbakan’ın tartışmasız şeriat için söylediklerini hasır altı ettiler.
Şeriat başka nasıl istenir?
BAŞBAKAN “Yasaların katili affetme yetkisi yok… Affetme maktulun varislerine aittir. Öyle olmalıdır” şeklinde konuşarak şeriatın bilinen kuralını savundu.
Bilinen atasözüdür… Can çıkar huy çıkmaz… Başbakan şimdi ne söylerse söylesin, gizli hedefi ortadadır… 1994 yılında RP İstanbul İl Başkanı iken, “Ben İstanbul’un imamıyım… Elhamdülillah şeriatçıyım… Yılbaşına karşıyım… Ataya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yahu bu millet istedikten sonar elbette elden gider” diye konuştuklarını bugün el altından uygulamaya uğraşıyor.
Başbakan bu söylediklerinin arkasında olduğunu da 2006 yılkında TRT’de yaptığı konuşmayla teyid ediyor… “Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkımı mı aldatacağım? Dün neysem, bugün de oyum. Değişmem. Değişmedim.”
Görünen köy kılavuz istemez… Halkın ve özellikle AKP içindeki iyi niyetli olanların artık uyanması gerekir.