Türkiye dünyanın en fazla dış cari açık veren ülkesidir. Yirmi yıldır terör belasıyla uğraşıyoruz. 1990 yılında piyasa ekonomisine giren ülkeler hem AB’ye girdi… Hem de bugün fert başına milli gelirleri bizden yüksektir. IMF’nin politika dikte ettiği tek ülke biz kaldık. Piyasalar mutlaka bir çıpa istiyor.
Bütün bunlar bizim şanssızlığımız değil… Bütün bunlar ülkenin kötü yönetilmiş olmasından ileri geliyor.
Bu günkü din istismarı bir günde ortaya çıkmadı. Geçmişte imam hatiplerin sayısını artıranları hepimiz biliyoruz. Şimdi ülkeyi bir gerginliğe iten, işine gelmeyenle kavga eden başbakan, işte bu zeminde yetişti. Ancak herkesi geride bıraktı… Şimdiye kadar böylesi görülmemişti. Çünkü, Başbakan Erdoğan Türkiye’nin bu gününü değil, geleceğini de ipotek altına aldı. Bu güne kadar hiçbir başbakan yaptıklarının hesabını vermedi. Başbakan Erdoğan bundan da cesaret alarak, önce ülkenin ekonomik kaynaklarını, altyapısını ve medyasını, kendi hakim olacak şekilde dağıttı.
Ekonomik altyapıya hakim oldu
Bir ülkede, siyasete ve yönetime hakim olmak için, önce ülkenin sermayesine, sabit yatırımlarına ve servetine sahip olmak gerekir.
Bu gerçeği Başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken kavramıştı. Hükümet olduktan sonra, sermayenin, sabit yatırımların ve servetin irticai odaklara nasıl transfer edildiği, özelleştirmeler, ihaleler, TMSF’nin icraatları ve hükümetin tüm uygulamalarında gördük.
Anayasa Mahkemesi’nde 11 hakimin onu, AKP’nin “irticanın odağı” olduğunda birleşti ve fakat verilecek cezada ayrıldılar.
AKP bu yolda sermaye ve servet transferini kullandı.
Bu noktada parantez içinde söylemek gerekir ki, AKP içinde bildiğim birçok milletvekili, irticai faaliyetlerden rahatsızdır. AKP’ye muhafazakâr bir parti gözüyle baktığı için, AKP’de politika yapıyor. Ancak bu insanlar da artık gerçekleri görmeye başlamıştır. Yine gerçekte irticai faaliyetlerin karşısında olan ve fakat bakan veya mevki sahibi olmak için AKP içinde politika yapanlar da bu ülkeye nasıl zarar verdiklerini henüz anlamış değiller. Bu gibiler AKP’yi kullandıklarını sanıyorlar… Gerçekte ise AKP bunları kullanıyor.
AKP’nin sermayenin el değiştirmesi ve servet transferi politikasının bilinen araçları içinde özelleştirme önemli bir yer tutmaktadır.
Yanına kâr kalır mı?
Başbakan ekonomiye el koyduğu gibi, kamu mallarını ve kamu kaynaklarını da, kendi malı gibi kullanıyor.
AKP Hükümeti, bütçe dışı işlemleri yoluyla, özelleştirme gelirlerini ve TMSF gelirlerini istediği gibi ve denetimsiz kullanıyor. Özelleştirme gelirleri Hazine hesabında fona atılıyor. Nakit gelir olarak görünüyor. Ancak nereye harcandığı bilinmiyor. Bu harcamaları bütçe dışında yaparak, Meclis denetiminden de kaçırıyor. Sayıştay 2006 yılı Hazine işlemler raporunda, hükümetin mali disiplini bozduğunu tespit etti.