ATATÜRK’ÜN MİRASI

Bugüne kadar Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü en iyi tarif eden Hamza Eroğlu olmuştur… Eroğlu’na göre “Atatürkçülük Türk devriminin sistemleştirilmiş fikir gücü ve geleceğe bakan yönüyle ülküsüdür.”
Türk devrimi, diğer devrimlerden çok farklıdır.

 

 

 

Ortaya çıktığı şartlar ve ortam diğer devrimlerin şartları ve ortamlarından çok farklıdır. Bunun içindir ki yalnızca bize özgü bir devrimdir. Yine bunun içindir ki şartlar ne olursa olsun, kim saldırırsa saldırsın bu devrim devam etmektedir. 
Bazıları AB’den gelen bir çatlak sesi, işlerine geldiği için, AB’nin Atatürkçülüğe karşı olması şeklinde yorumlamıştır. Ancak hiçbir zaman AB’nin resmi raporlarında böyle bir talep olmamıştır. 2003 yılında Hollandalı Parlamenter, AB raportörü Arie Oostlander, Kemalizm’in AB’ye engel teşkil ettiğini tekrarlamıştır. “Türkiye’de devletin temel felsefesi olan Kemalist felsefe temelden değişmeli” demiştir. Ancak rapor Avrupa Parlamentosu tarafından değiştirilmiştir. Avrupa Birliği Atatürkçülüğe neden karşı olsun… Atatürk ilkeleri, ulus devlet, tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve çağdaşlaşma hedefi şeklindedir. Bu hedeflerin hangisi AB’nin prensiplerine aykırıdır.  
Söz gelimi, AB de ulus devlet anlayışı kalkmıyor.. Bunu AB’de yaşanan  borç krizi sırasında daha iyi gördük. Bu krizin maliyetlerini yüklenmede AB ülkeleri ulusal çıkarlarını hep ön planda tuttular. Özellikle Almanya ve Fransa’nın kendi çıkarlarını ne kadar önde tutukları çok net anlaşıldı.  
Kaldı ki Atatürk’ün en büyük mirası laik Türkiye olmasaydı, Türkiye’nin AB’ye üyeliği hiçbir şekilde gündeme bile gelmezdi.  
Mamafih, İtalyan Senatosu Başkan Vekili Emma Bonino, “Arap halkları bir model olarak Türkiye’ye döndüler. 11 Eylül’den sonra Usame bin Ladin posterlerinin taşındığı Arap sokaklarında, on yıl sonra Erdoğan posterleri taşınmaya başlandı” diyor.
Acaba Başbakan Erdoğan, laik olmayan bir Türkiye’ye Başbakan olsaydı, aynı sonucu alır mıydı?
Aslında, Türkiye’nin AB’ye girmesi, Türkiye’ye ne getirir, Ne götürür? Olaya bu açıdan bakıp tartışmak daha doğru olur. Yoksa Atatürkçülüğü kötülemek için AB’yi kullananlar, deve kuşu misali kafayı kuma sokanlardır.
Öte yandan Türkiye’de laikliğe karşı olanların oranı çok düşüktür. Toplum artık demokrasinin nimetlerine alıştı. İnanma hürriyetini benimsiyor.
 Laikliğin olmadığı bir Türkiye’de demokrasinin de olmayacağı çok açıktır. İslam dini bünyesinde, ibadet yanında sosyal ilişkileri yöneten yasaları da barındırır. Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar
Laik olmayan bir düzende din, siyasi istismara uğramakta, çeşitli insanlar tarafından şahsi çıkar elde etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bu istismarlar zamanla hurafeler şekline dönüşmekte, her iyi ve güzel şey karşısında onu yok edecek gerici kuvvet oluşturmak için alet edilmektedir. Böyle bir düzende din, saflığını ve özünü kaybetmektedir.
Dün kutladığımız 23 Nisan’da bir daha anladık ki Türkiye, Atatürk’ün mirasına sahip çıktığı sürece, daha başarılı ve daha güçlü olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir